Yazar: admin

  • Tamamen Yeni Alpine A390 Tanıtıldı: 555 km Menzilli Elektrikli Spor Fastback Geliyor!

    Tamamen Yeni Alpine A390 Tanıtıldı: 555 km Menzilli Elektrikli Spor Fastback Geliyor!

    Tamamen yeni Alpine A390, 555 km menzil sunan elektrikli spor fastback olarak tanıtıldı. Kasım 2025’te siparişe açılıyor!

    Fransız Performansının Yeni Yüzü: Alpine A390

    Fransa’nın sportif otomobil markası Alpine, elektrikli geleceğe kararlı adımlarla ilerliyor. Markanın ikinci tam elektrikli modeli Alpine A390, 4 Kasım 2025 itibarıyla Fransa’da ön siparişe açılıyor. İlk teslimatlar 2026’nın başında gerçekleşecek.

    Yeni A390, Alpine A290’ın ardından, tamamen elektrikli A110’dan önce konumlanıyor ve markanın elektrifikasyon stratejisinde kilit rol oynuyor.

    GT versiyonu 67.500 €, GTS versiyonu ise 78.000 € başlangıç fiyatıyla satışa çıkacak.


    Alpine DNA’sını Geleceğe Taşıyan Elektrikli Fastback

    Alpine A390, beş koltuklu sportif fastback yapısıyla, markanın çevik sürüş ruhunu aile dostu bir forma taşımayı hedefliyor.

    Araçta yer alan üç elektrik motoru biri önde, ikisi arkada toplamda 400 hp (GT) veya 470 hp (GTS) güç üretiyor. Alpine Active Torque Vectoring (AATV) sistemi sayesinde tork dağılımı anlık olarak ayarlanıyor ve sürüş dinamikleri her koşulda maksimum kontrol sağlıyor.

    0-100 km/s hızlanması GTS versiyonda sadece 3,9 saniye, maksimum hız ise 220 km/s olarak açıklanıyor.


    Fransa’da Üretilen Tamamen Elektrikli Bir Spor Fastback

    A390’un her aşaması Fransa’da üretiliyor:

    • Dieppe Jean Rédélé tesisinde montaj,
    • Cléon fabrikasında motor üretimi,
    • Douai tesisinde batarya montajı (Fransa ve Avrupa menşeli).

    Bu yapı, markanın “Fransız mühendisliğiyle küresel performans” mottosunu güçlendiriyor.

    Ayrıca araçta, Michelin Sport EV lastikler, Devialet® 13 hoparlörlü ses sistemi ve Alcantara®-Nappa deri kombinasyonu gibi lüks detaylar bulunuyor.


    Alpine A390 GT: Performans ve Uzak Menzil Dengesi

    400 hp güç ve 89 kWh batarya kapasitesi sunan A390 GT, WLTP’ye göre 555 km menzil sağlıyor. Araç 0-100 km/s hızlanmasını 4,8 saniyede tamamlıyor. 190 kW DC hızlı şarj özelliği sayesinde %15’ten %80’e yalnızca 25 dakikada ulaşabiliyor. İç mekânda 12 inç Alpine Portal ekran, Google® entegrasyonu, çift bölge klima, ısı pompası ve 11 kW çift yönlü şarj ünitesi standart olarak sunuluyor.


    Alpine A390 GTS: Günlük Kullanıma Uygun Saf Performans

    A390 GTS versiyonu, 470 hp gücüyle markanın elektrikli ürün gamındaki zirveye yerleşiyor. Yeni Alpine Expert Telemetry sistemi, sürücülere pist performanslarını analiz etme ve geliştirme imkânı sunuyor.

    Ayrıca Sabelt® iki tonlu Nappa deri koltuklar, ısıtma ve masaj fonksiyonları, Racing Red fren kaliperleri ve 21 inç forged jantlar bu versiyonda standart.

    GTS ayrıca aktif şerit ortalama, hands-free park, 360° kamera ve yorgunluk algılama gibi ileri sürücü destek sistemleriyle donatılmış durumda.


    Teknolojiyle Donatılmış Fransız Zarafeti

    Alpine A390, teknolojiyi yalnızca hızla değil, yaşam tarzıyla da bütünleştiriyor. V2L fonksiyonu sayesinde aracın bataryası bisiklet, scooter veya kamp ekipmanlarını şarj edebiliyor. Bu özellik, A390’u hem şehir içi kullanıcılar hem de uzun yol tutkunları için gerçek anlamda çok yönlü bir elektrikli otomobil hâline getiriyor.


    Alpine A390 Teknik Özeti

    ÖzellikA390 GTA390 GTS
    Motor Sayısı3 (1 önde, 2 arkada)3 (1 önde, 2 arkada)
    Toplam Güç400 hp470 hp
    Tork670 Nm824 Nm
    0-100 km/s4,8 sn3,9 sn
    Batarya89 kWh89 kWh
    Menzil (WLTP)555 km510 km
    Maks. Şarj Gücü190 kW DC190 kW DC
    ÜretimDieppe, FransaDieppe, Fransa

    Alpine’in model çeşitlerine ve güncel fiyat listesine Alpine Türkiye Resmi Web Sayfası üzerinden ulaşabilirsiniz.

    Piston Kafalar Yorumu – Editör Notu

    Akın DAĞYARAN

    Alpine A390, Fransız ruhuyla elektriğin gücü ifadesinin modern karşılığı. A110’un safkan sürüş DNA’sını alıp beş koltuklu bir fastback formuna dönüştürmek, markanın en cesur hamlelerinden biri. A390, sadece performans değil; Fransız mühendisliğinin estetik ve teknolojik inceliğini de temsil ediyor. Eğer Renault Grubu, bu aracı Türkiye yollarına da getirirse, elektrikli segmentte gerçek anlamda sportif bir alternatif doğmuş olacak.

    Okuyucular Bunları da Merak Etti 👇




  • Mazda ve Nippon Steel Tedarik Zincirini Yeniden Yazıyor: Yeni CX-5’te Kilit İş Birliği

    Mazda ve Nippon Steel Tedarik Zincirini Yeniden Yazıyor: Yeni CX-5’te Kilit İş Birliği

    Mazda ve Nippon Steel, yeni CX-5 üzerinde birlikte çalışarak tedarik zincirini ve gövde yapısını yeniden tanımladı. %10 çelik ağırlığı tasarrufu.

    Mazda ve Nippon Steel, Tedarik Zincirinde Ortaklığı Derinleştiriyor

    Mazda Motor Corporation ve Nippon Steel Corporation, üretim sürecinde geleneksel araç üreticisi malzeme tedarikçisi ilişkisinin ötesine geçen bir adım attı. İki şirket, duyurdukları iş birliği çerçevesinde, Temmuz’da tanıtılan yeni All‑New Mazda CX‑5 modelinde kullanmak üzere geliştirdikleri gövde yapısını kısa sürede tamamladılar.

    Bu bağlamda Mazda, 2030 Yönetim Politikası çerçevesinde yalnızca ürün ve üretim maliyetleriyle değil; aynı zamanda tedarik ve değer zincirindeki verimsizlikler olan muri, mura ve muda (gereksiz iş, dengesizlik ve israf) odaklı bir dönüşüm stratejisi benimsiyor.

    Nippon Steel ise bu ortaklıkta yalnızca çelik levha üretimiyle sınırlı kalmayıp, model-tabanlı geliştirme yöntemleriyle tasarım ve üretim süreçlerine dahil oldu. Bu iş birliği sayesinde CX-5’te önceki modele kıyasla yaklaşık %10 daha az çelik ağırlığı sağlanmış durumda.

    Ayrıca, tedarik hattının Mekânı’na yakın bir çelik levha işletmesinin seçilmesiyle lojistik maliyetlerinde ve CO₂ emisyonlarında da anlamlı bir düşüş sağlandı. Bu, jeopolitik risklerin azaltılması ve tedarik güvenliğinin artırılması açısından da önemli.

    Teknik Yaklaşım ve Stratejik Katkılar

    • Mazda, yeni CX-5’in geliştirme sürecinde Nippon Steel’in “NSafeTM-AutoConcept ECO3” adı altındaki yüksek mukavemetli çelik teknolojisini kullandı.
    • Bu çelik teknolojisiyle hem gövde ağırlığı azaltılırken hem de çarpışma güvenliği ve gövde rijitliği korunmuş oldu.
    • İş birliği kapsamında üretim sürecinin erken aşamalarında malzeme seçimi yapılması, parça sayısının azaltılması ve lojistik yönlerinin optimize edilmesiyle maliyet yapısı iyileştirildi.

    Neden Önemli?

    Elektrifikasyon, yazılım-ağırlıklı araç yapıları, malzeme ve tedarik maliyetlerindeki artış gibi dönüşüm trendleri otomotiv sektöründe baskı oluşturuyor. Mazda ve Nippon Steel’in bu ortaklığı, tedarik zincirindeki “yeni üretim” (new manufacturing) paradigmalarının somut bir uygulaması olarak öne çıkıyor.

    Bu sayede marka, yalnızca ürün performansında değil; yapısal maliyetlerde ve değer akışında da rekabet avantajı yaratmayı hedefliyor. Mazda, bu girişimle 100 milyar yen maliyet düşüşü ve ek 100 milyar yen sabit maliyet verimliliği hedefliyor.

    Gelecek Odaklı Bakış

    Mazda ve Nippon Steel, bu iş birliğini yalnızca CX-5 ile sınırlamayı düşünmüyor ileriye dönük olarak birden çok model hattında tedarik değer zinciri entegrasyonunu genişletmeyi planlıyor. Bu da markanın teknolojik ve operasyonel dönüşümünü hızlandırabileceğini gösteriyor.

    Mazda sahiplerinin Türkiye’de ulaşabilecekleri resmi iletişim bilgisine BURADAN ulaşabilirsiniz.

    Piston Kafalar Yorumu – Editör Notu

    Akın DAĞYARAN

    Mazda-Nippon Steel iş birliği, otomotiv dünyasında genellikle arka planda görünmez işler olarak kalabilecek tedarik zinciri süreçlerine spot ışığı tutuyor. Araç modelinin tanıtımı kadar önemli olan bu dönüşüm, markanın gelecekteki başarısının altyapısını oluşturuyor. Gövde ağırlığının azaltılması, lojistiğin sadeleşmesi ve malzeme değerinin yeniden tanımlanması bunlar sadece teknik detaylar değil, otomobil arka planındaki devasa bir mühendislik shiftinin işaretleri. Türkiye gibi pazarlarda da bu tür global stratejiler, nihayetinde fiyat, kalite ve erişilebilirlik üzerinde önemli etkiler yaratabilir.

    Okuyucular Bunları da Merak Etti 👇





  • Denizli’de Offroad Şöleni: Şampiyona’nın 5. Ayağında Heyecan Zirveye Çıktı

    Denizli’de Offroad Şöleni: Şampiyona’nın 5. Ayağında Heyecan Zirveye Çıktı

    Denizli’de 2025 Türkiye Offroad Şampiyonası’nın 5. ayağı tamamlandı! Çamur, hız ve dostluğun buluştuğu yarışta kazananlar belli oldu.

    Adrenalin, çamur ve dostluk bir arada…

    2025 Türkiye Offroad Şampiyonası’nın 5. ayağı, 25–26 Ekim tarihlerinde Denizli’de gerçekleştirildi. Denizli Doğa Sporları ve 4×4 Offroad Spor Kulübü (DENDOFF) tarafından düzenlenen yarışta, 5 kategoride 19 araç ve 38 sporcu zorlu etaplarda kıyasıya mücadele etti. Bu heyecan dolu yarış, Merkezefendi Belediyesi ve Spor Toto’nun katkılarıyla organize edilirken, hem seyirci ilgisi hem de sporcu performansıyla sezonun en dikkat çekici ayağı olarak öne çıktı.


    Pamukkale’de Zorlu Başlangıç: Doğayla Mücadele Başladı

    Yarışın ilk günü, Pamukkale’nin doğal güzellikleri arasında 12 kilometrelik mukavemet etabı ile start aldı. Doğal engellerin ve çamurlu geçişlerin yer aldığı etap, sürücüler için tam anlamıyla dayanıklılık testi oldu. Bazı ekipler sert virajlarda zaman kaybederken, bazıları teknik geçişlerde fark yarattı.

    Pamukkale etabı, sadece performans değil, strateji açısından da belirleyici oldu. Katılımcılar arasında hem deneyimli pilotlar hem de genç offroad tutkunları yer aldı. Araçlar, toz bulutları arasında ilerlerken seyirciler, yarışın enerjisine büyük bir coşkuyla eşlik etti.


    Merkezefendi Parkuru’nda Seyir Keyfi

    İkinci gün, yarışın seyirci etabı olan Merkezefendi Belediyesi Offroad Parkuru’nda heyecan daha da arttı. Bu etap, seyircilerin yarışları en yakından izleyebildiği noktalardan biri olarak öne çıktı. Araçlar, yüksek rampa çıkışları, su geçişleri ve dik inişleriyle adeta doğaya meydan okudu. Motor seslerinin yankılandığı bu atmosferde, seyirciler tribünlerden büyük bir coşkuyla pilotları destekledi. Bazı araçların lastikleri çamura gömülürken, ekiplerin dayanışması ve teknik becerileri takdir topladı.


    Kazananlar Çamurdan Doğdu

    İki gün süren mücadelenin sonunda kazananlar belli oldu. SSV kategorisinde, Maceraist Rally Raid Team adına yarışan İsrafil Akyüz – Mert Tepe ekibi birinciliği elde etti. Onları Salih Çarpışantürk – Mehmet Arda Demirkıran ikilisi ikinci, Eren Alver – Onur Sırımoğlu ise üçüncü sırada takip etti.

    Otomobil kategorisinde ise büyük çekişme yaşandı. Mustafa Gül – Serhat Dursun Akdemir ekibi birinci olurken, İsmail Ayhan – Arda Arslan ikinciliği, Durali Altınok – Serkan Sivri üçüncülüğü kazandı.

    Yarışın özel anlarından biri de kadın co-pilotlar kategorisinde yaşandı. Erkan Sülün ile yarışan Özge Sülün, kadın co-pilotlar birinciliğini elde ederek alkış topladı.


    Zorlu Parkurlar, Güçlü Takımlar

    Denizli etapları, Türkiye Offroad Şampiyonası’nın en teknik ve dayanıklılık isteyen parkurlarından biri olarak biliniyor. Hem mekanik dayanıklılık hem sürücü refleksleri açısından sınırları zorlayan etaplar, katılımcılara unutulmaz bir deneyim yaşattı.

    DENDOFF Offroad Yarışı, doğayla uyum içinde gerçekleştirilen, çevreye duyarlı organizasyon yapısıyla da dikkat çekti. Araç geçiş alanları önceden belirlenerek, çevredeki doğal dokunun korunması sağlandı.


    Kadın Pilotlardan Güçlü Varlık

    Bu yılın dikkat çeken detaylarından biri, kadın pilot ve co-pilotların sayısındaki artış oldu. Özge Sülün’ün başarısı, kadınların offroad dünyasında yükselen rolünü bir kez daha gösterdi. Organizasyon komitesi, önümüzdeki yıllarda kadın katılımcı sayısını artırmayı hedefliyor.


    Denizli’de Spor Turizmine Katkı

    Offroad etkinlikleri, son yıllarda Denizli’nin turizm stratejisinde önemli bir yere sahip olmaya başladı.
    Pamukkale’nin doğal güzellikleri ve bölgenin geniş arazisi, motor sporlarına eşsiz bir zemin sağlıyor.
    Yarışın düzenlendiği Merkezefendi bölgesinde oteller, restoranlar ve yerel işletmelerin de etkinlikten olumlu yönde etkilendiği bildirildi.

    Bu durum, offroad yarışlarının yalnızca bir spor etkinliği değil, aynı zamanda ekonomik bir hareketlilik yarattığının da göstergesi oldu.


    Offroad Sezonu Sakarya’da Sona Erecek

    PETLAS 2025 Türkiye Offroad Şampiyonası, 29–30 Kasım tarihlerinde Sakarya’da düzenlenecek olan final yarışıyla sona erecek. Bu final, sezonun genel klasman şampiyonlarını belirleyecek. Sakarya’daki 6. ayak yarışına kadar takımlar, araçlarını yenilemek ve eksiklerini gidermek için yoğun bir hazırlık sürecine girdi.


    Offroad’un Ruhuna Uygun Sonuç: Dayanıklılık ve Dostluk

    DENDOFF yarışının ardından birçok katılımcı, bu yılki organizasyonun “sportmenlik” ruhuyla öne çıktığını dile getirdi. Yarış boyunca çamura saplanan, mekanik arızalar yaşayan takımlara rakip ekiplerin yardım etmesi, offroad camiasındaki dayanışmanın en güzel örneklerinden biri oldu.

    Motor sporları haberlerimize BURADAN ulaşabilirsiniz.

    Piston Kafalar Yorumu – Editör Notu

    Akın DAĞYARAN

    Denizli DENDOFF Yarışı, Türkiye Offroad sahnesinde doğayla mücadele kadar dayanışmanın da kazanabileceğini gösterdi. Klasik asfalt yarışlarının aksine, offroad parkurlarında karakter, strateji ve dayanıklılık ön plana çıkıyor. Bu organizasyon, hem sporcuların sınırlarını zorladığı hem de seyircilerin doğayla bütünleştiği bir şölen haline geldi. Gelecek yıllarda, kadın katılımının ve çevreye duyarlı uygulamaların artması, Türkiye offroad kültürünü daha da ileriye taşıyacak gibi görünüyor.

  • Cumhuriyet Rallisi’nde Dostluk Kazandı: Klasik Otomobiller İstanbul’un Kalbinde Buluştu

    Cumhuriyet Rallisi’nde Dostluk Kazandı: Klasik Otomobiller İstanbul’un Kalbinde Buluştu

    Cumhuriyet Rallisi İstanbul’da tamamlandı! 5 ülkeden 63 klasik otomobilin katıldığı organizasyonda dostluk, tarih ve otomobil tutkusu buluştu.

    İstanbul’un tarihi sokakları, 24–26 Ekim 2025 tarihleri arasında geçmişle bugünü buluşturan özel bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Klasik Otomobil Kulübü tarafından düzenlenen Uluslararası Cumhuriyet Rallisi, 5 farklı ülkeden 63 klasik aracın katılımıyla tamamlandı. Selim-Handan Bacıoğlu ekibi genel klasmanda birinciliğe ulaşırken, Ömer Akömer-Berent Ali Mumyakmaz ikinciliği, Murat-Mert Oktuğ ikilisi ise üçüncülüğü elde etti.

    Bu yılki Cumhuriyet Rallisi, sadece bir yarış değil; aynı zamanda dostluk, kültür ve otomobil tutkusunun birleştiği bir kutlamaydı.


    Tarihi İstanbul’un Kalbinde Start: Sultanahmet Meydanı’ndan Şile’ye

    Rallinin açılışı 24 Ekim Cuma günü Sultanahmet Meydanı’nda, Galata Köprüsü’nü geçerek gelen klasik otomobillerin start seremonisiyle yapıldı. Tarihi yarımadanın atmosferinde başlayan bu yolculuk, katılımcılar için bir zaman yolculuğu gibiydi. 1950’lerin zarif cabriolarından 1970’lerin sportif coupé modellerine kadar pek çok klasik araç, yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisini çekti.

    Start seremonisinin ardından ekipler, Şile–Ömerli Barajı etrafındaki etapları tamamladı. Gün sonunda araçlar, Radisson Blu İstanbul otelinde sergilendi ve ilk gün keyifli bir gala ile noktalandı.


    İkinci Gün: İstanbul Park’ta Hız ve Zarafet Yan Yana

    25 Ekim Cumartesi günü, katılımcılar TOSFED İstanbul Park Pisti’nde direksiyon başına geçti. Farklı dönemlere ait klasik otomobiller, slalom ve sürüş testlerinde kıyasıya mücadele etti. Klasik otomobil tutkunlarının ilgiyle izlediği bu etapta amaç, hızdan çok tutarlılık ve sürüş hakimiyetiydi.

    Günün sonunda rallinin ruhuna uygun şekilde kazanan, yine “dostluk” oldu. Katılımcılar, yarıştan çok klasik otomobil kültürünün yaşatılmasına vurgu yaptı.


    Kültürlerarası Bir Klasik Otomobil Buluşması

    Cumhuriyet Rallisi bu yıl yalnızca Türkiye’den değil, KKTC, Bulgaristan, Yunanistan ve Kosova’dan gelen ekipleri de ağırladı. Bu çok uluslu katılım, ralliyi sadece sportif bir etkinlik olmaktan çıkarıp kültürel bir buluşmaya dönüştürdü. Uluslararası Antika Otomobil Federasyonu (FIVA) tarafından desteklenen organizasyon, Avrupa’da düzenlenen prestijli klasik otomobil rallileri arasında yerini aldı.


    Ralliye Renk Katan Efsaneler: 25’ten 50 Yaşa Klasik Yolculuk

    Yarışta yer alan araçlar, 1975 öncesi döneme ait, 25–50 yaş aralığında olan modellerden oluştu. Katılımcılar arasında Jaguar E-Type, Mercedes 280 SL Pagoda, Porsche 911 SC, BMW 2002, Volvo Amazon gibi zamansız otomobiller vardı.

    Bu araçlar, sadece otomotiv tarihinin değil, aynı zamanda döneminin tasarım felsefesinin de birer yansımasıydı. Klasik otomobillerin bakımlı ve orijinal halleri, rallinin hem görsel hem kültürel zenginliğini artırdı.


    İstanbul’un İki Kıtasında, Tek Bir Tutku: Otomobil Sevgisi

    Klasik Otomobil Kulübü Başkanı yaptığı açıklamada, “Bu etkinliğin amacı rekabetten çok paylaşım. Her aracın bir hikayesi, her sürücünün bir tutkusu var. Biz o hikayeleri yollara taşıyoruz,” sözleriyle rallinin ruhunu özetledi.

    Gerçekten de rallinin güzergahı, İstanbul’un Avrupa ve Asya yakalarını birleştiren bir sembol haline geldi.
    Katılımcılar, Boğaz’ı geçerken otomotiv tarihinin adeta iki kıtayı birleştiren yönünü temsil etti.


    Bir Yarıştan Fazlası: Cumhuriyet’in 102. Yılına Saygı Duruşu

    Ralli, Cumhuriyet’in 102. yılına ithafen düzenlendi. Bu nedenle her araçta hem Türk bayrağı hem de dönemin ruhunu taşıyan özel logolar yer aldı. Klasik otomobillerin nostaljik görünümü, İstanbul’un tarihi siluetiyle birleşince ortaya duygusal anlar çıktı.

    Cumhuriyet Rallisi bu yönüyle sadece bir otomobil etkinliği değil; modern Türkiye’nin geçmişle bağını onurlandıran bir kutlama haline geldi.


    Final: Levent’te Şampiyonlar Geçidi

    Organizasyon, 26 Ekim Pazar günü Levent İş Kuleleri önünde yapılan kapanış töreniyle tamamlandı.
    Birbirinden zarif otomobillerin katıldığı kortej yürüyüşü, İstanbul’un kalabalığı içinde bile nostaljik bir huzur havası estirdi. Törenin sonunda kazanan ekipler ödüllerini alırken, izleyenlerin çoğu için günün kazananı belliydi: Klasik Otomobil Tutkusu.

    Motor sporları haberlerimize BURADAN ulaşabilirsiniz.

    Piston Kafalar Yorumu – Editör Notu

    Akın DAĞYARAN

    Cumhuriyet Rallisi, klasik otomobil kültürünün Türkiye’de nasıl bir sevgiyle yaşatıldığını bir kez daha kanıtladı. Bu organizasyon, hızın değil anlamın ön planda olduğu bir etkinlikti. Yarış pistlerinden uzak, ama otomobil tutkusuna çok yakın bir deneyim sundu. FIVA desteği, İstanbul’un büyüleyici atmosferi ve iki kıtayı birleştiren güzergahıyla bu etkinlik, klasik otomobil tutkunları için geleceğe taşınan bir geçmiş anlamı taşıyor.

  • Ducati Monster Yeniden Doğdu: 2026 Model, Yeni 890 V2 Motoruyla Geliyor!

    Ducati Monster Yeniden Doğdu: 2026 Model, Yeni 890 V2 Motoruyla Geliyor!

    Efsane çıplak motosiklet “canavar”, Testastretta motorunu geride bırakıp Ducati’nin yeni 890 V2 platformuna geçti.

    Yeni Nesil Monster: Hafif, Modern, Agresif

    Ducati, 2026 model yılı için ikonik Monster serisini baştan tanıttı. 1993’te markayı adeta iflastan kurtaran bu model, şimdi tamamen yeni 890cc V2 motor platformuna geçerek bir kez daha evrim geçiriyor. Bologna merkezli üretici, bu hamleyle hem Euro 5+ emisyon standartlarına uyum sağlıyor hem de markanın “daha kompakt, daha verimli ama aynı derecede heyecan verici” vizyonunu devam ettiriyor.

    Artık Panigale, Streetfighter ve Multistrada gibi modellerde kullanılan 890 V2 platformu, Monster’ın da kalbine yerleşti. 937cc’lik eski Testastretta 11° motor artık tarih olurken, yeni motor 5.9 kg daha hafif, 28.000 mil (yaklaşık 45.000 km) bakım aralığına sahip ve güç aktarımını çok daha verimli sağlıyor.

    Performans: 109 Beygir, 67 lb.ft Tork

    Yeni Monster, 109,4 beygir gücü (9000 rpm) ve 67,2 lb.ft tork (7250 rpm) üretiyor. Bu değer, kağıt üzerinde bir miktar düşük görünse de motor karakteristiği artık daha geniş bir devir bandında dolu tork sağlıyor. Ducati’ye göre yeni V2 motor, 4000 ila 10.000 rpm aralığında gücünün %80’ini sunuyor yani gazı her açışta, alt devirlerden itibaren güçlü bir tepki veriyor.

    Ayrıca yeni çift çıkışlı egzoz sistemi, klasik Ducati tınısını modern bir şekilde koruyor. İsteyen kullanıcılar için Termignoni performans egzoz seçeneği de sunulacak.

    Şasi: Panigale İlhamlı Yapı

    Yeni Monster’ın motoru, tıpkı Panigale ve Streetfighter modellerinde olduğu gibi taşıyıcı eleman (stressed member) olarak kullanılıyor. Bu yapı, Ducati’nin “Front Frame Design” yaklaşımını sürdürüyor ve ağırlığı merkezde toplayarak çevikliği artırıyor.

    Toplam ağırlık, yakıtsız 175 kg bu da önceki modele göre 4 kg daha hafif. Süspansiyon görevini ön tarafta 43 mm Showa teleskopik çatallar, arkada ise ön yük ayarlı monoshock üstleniyor. Standart sele yüksekliği 815 mm olsa da Ducati, 775 mm’ye kadar düşürülebilen özel sele ve alçaltma kiti seçenekleriyle farklı sürücü boylarına uyum sağlıyor.

    Fren ve Lastik Detayları

    Durma gücünden sorumlu sistem, Brembo M4.32 kaliperlerle donatılmış 320 mm’lik çift disk frenlerden oluşuyor. Lastik seti ise Pirelli Diablo Rosso IV – 120/70×17 ön ve 180/55×17 arka – tamamen sportif yol sürüşüne göre ayarlanmış.

    Tasarım: Klasik Monster Ruhuyla Modern Minimalizm

    Ducati, yeni Monster’da her zamanki gibi “kaslı ama yalın” tasarım çizgisini koruyor. Ducati Red ve Iceberg White renk seçenekleriyle sunulacak model, sade bir agresiflik barındırıyor:

    • Yeniden şekillendirilmiş yakıt deposu,
    • Genişleyen arka çamurluk hattı,
    • Ve Streetfighter V4’ten esinlenen “kaslı” gövde hatlarıyla dikkat çekiyor.

    Ayrıca Monster Plus paketinde ön rüzgarlık ve arka koltuk kapağı yer alıyor bu da daha sportif bir görünüm sağlıyor.

    Elektronik Donanımlar: Gerçek Bir Ducati DNA’sı

    Ducati, sürüş destek sistemlerinde hiçbir ödün vermemiş:

    • 6 eksenli IMU sensörü,
    • Korner ABS, çekiş kontrolü, wheelie kontrolü, motor freni kontrolü,
    • Yukarı/aşağı quickshifter, cruise control ve ısıtmalı elcikler.

    Ayrıca motosiklet, 5 inç renkli TFT ekran ile geliyor. Ekran, ışık sensörü sayesinde ortama uyum sağlıyor ve turn-by-turn navigasyon özelliği sunuyor. Klasik Ducati geleneğini sevenler için güzel haber: hâlâ manuel anahtar mevcut, anahtarsız giriş (fob) kullanılmamış.

    Fiyat ve Çıkış Tarihi

    Yeni Ducati Monster 890, Avrupa’da Şubat 2026’dan itibaren satışta olacak. Fiyat: 11.995 £’dan başlayacak (yaklaşık 520.000 TL, vergisiz). Ayrıca A2 ehliyet uyumlu bir versiyon da satışa sunulacak.

    Geleceğe Göz Kırpan Bir “Canavar”

    Ducati’nin bu modelle yaptığı şey, bir anlamda markanın köklerine dönmek: Monster, her zaman ulaşılabilir performans felsefesinin simgesiydi. Şimdi ise elektrikli dönüşüm çağında bile safkan bir içten yanmalı motorla sürücüyle makine arasındaki duygusal bağı koruyor.

    Ducati’nin 937cc platformdan tamamen ayrılmasıyla birlikte, şimdi sırada DesertX ve Hypermotard 950 modellerinin güncellenmesi bekleniyor. Bu tanıtımların Kasım 2025’te Milano’daki EICMA fuarında yapılması öngörülüyor.

    Ducati motosikletlerin Türkiye’deki resmi satış kanalına BURADAN ulaşabilirsiniz.

    Piston Kafalar Yorumu – Editör Notu

    Akın DAĞYARAN

    Ducati, Monster 890 ile sade gücü yeniden tanımlıyor. Yeni V2 motor, daha hafif şasi ve güncellenen elektronik altyapıyla birlikte markanın mekanik his felsefesini koruyarak modern çağa uyum sağlıyor. Performans rakamları büyük bir sıçrama olmasa da genel mimari, Ducati’nin gelecekteki modellerine yön verecek kadar ileri görüşlü. Bu model, Streetfighter ve Panigale arasındaki boşluğu akıllıca dolduruyor günlük kullanımı kolay, sürüş hissi ise hâlâ saf Ducati tarzında agresif ve keskin. Monster 890, Ducati’nin teknik zarafetle duygusal sürüşü buluşturmadaki ustalığını bir kez daha kanıtlıyor.

    Okuyucular Bunları da Merak Etti 👇




  • DÜNYADA TEK! VQ25DET Turbo Swap 350Z – 502 Beygirlik Özel Proje

    DÜNYADA TEK! VQ25DET Turbo Swap 350Z – 502 Beygirlik Özel Proje

    Dünyada eşi benzeri olmayan VQ25DET Turbo 350Z, 502 beygir gücüyle mühendisliğin sınırlarını yeniden çiziyor.

    Yeniden Doğan Bir Efsane: VQ25DET Turbo 350Z

    Japon mühendisliğinin sınırlarını zorlayan, dünyada eşi benzeri olmayan bir Nissan 350Z. Bu otomobil sadece bir motor swap projesi değil teknik olarak yeniden doğmuş bir mühendislik eseri. VQ25DET motor, AEM, Bosch, Pulsar ve Link ECU’nun Dr ECU Özgün tarafından yapılan özgün kalibrasyonu sayesinde 502 beygir güce ulaşarak 350Z’yi bambaşka bir seviyeye taşımış durumda.

    Motor ve Teknik Donanım

    Bu 350Z’nin kalbi, VQ25DET Turbo motor. Standart haliyle 280 beygir civarında olan bu ünite, tamamen el işçiliğiyle inşa edilen sistem sayesinde 500 beygir sınırını aşmış.

    Kullanılan ekipmanlar:

    ParçaMarka / ModelAçıklama
    EnjektörBosch 750 ccYüksek debili yakıt beslemesi
    Yakıt PompasıAEM High Flow In-Tank (50–1000)Yüksek basınçlı sistem
    Wastegate38 mm ExternalStabil boost kontrolü
    TurboPulsar 3071 0.64 A/RHızlı spool, yüksek basınç
    Downpipe76 mmMaksimum egzoz akışı
    Intercooler19 lt. CustomÖzel üretim, yüksek ısı verimliliği
    ECULink ECUTam yönetim, hassas kalibrasyon
    SüspansiyonBC Racing CoiloverAyarlanabilir sertlik & yükseklik
    JantRAYS JDM efsanesi, 5 kollu yapı
    Lastikler245/40R19 (ön) – 275/35R19 (arka)Yüksek yol tutuş, güç aktarımı

    Performans Verileri

    ÖzellikStandart VQ25DETBu Araçta (Mod Sonrası)
    Güç280 HP502.2 HP @ 6150 rpm
    Tork407 Nm603 Nm @ 5546 rpm
    0–100 km/s6.1 sn3.56 sn (ölçüldü)
    Maksimum Hız250 km/s (limitli)+260 km/s (limit kaldırılmış)
    Boost Basıncı0.6 bar1.3 bar (Pulsar 3071)

    Dyno test sonuçları:
    502.2 HP – 603 Nm (Nippon Dyno, 27°C ortam sıcaklığı, %80 nem, 101 kPa basınç).


    Mühendislik ve Sürüş Karakteri

    Araç, yalnızca güç üretmekle kalmıyor; aynı zamanda kontrol edilebilir bir performans sunuyor. BC Racing coilover’lar sayesinde hem stance hem de pist ayarı mükemmel dengede. Turbo tepkisi, 3000 devrin üzerinde agresifleşiyor, 5000 devirde tam güç devreye giriyor. Link ECU, her viteste boost kontrolünü optimize ederek tork dağılımını dengeliyor.

    Kabin sade ama işlevsel: Boost ve AFR göstergeleri direksiyon hizasında konumlanmış. Şanzıman hissi kısa ve sert; direksiyon tepkileri net. Bu, pistte doğmuş ama yolda da yürüyen bir mühendislik kombinasyonu.

    VİDEO

    Piston Kafalar Yorumu – Editör Notu

    Akın DAĞYARAN

    Bu 350Z, sıradan bir modifiye projesi değil; teknik bilgiyle inşa edilmiş bir mühendislik manifestosu. Dünyada benzeri olmayan bu yapı, “swap” kavramının ötesinde bir mekanik sanat eseri. Her vidasında bilgi, her parçasında amaç var. Üstelik bu proje, köklerine de saygı duruşu niteliğinde. Kullanılan VQ25DET motor, Japon otomotiv endüstrisinin ünlü gentlemen’s agreement döneminde yani üreticilerin 280 beygir sınırında kalma centilmenlik anlaşması yaptığı yılların son saf teknik miraslarından biri. Bugün bu motor, o sınırlamaların ötesine geçerek Japon mühendisliğinin özgür hâlini temsil ediyor. Bu güç seviyesiyle 350Z artık yalnızca bir otomobil değil bir mühendislik ifadesi.

    Okuyucular Bunları da Merak Etti 👇




  • Volkswagen Golf Üretimi Duruyor: Küresel Çip Krizi Otomotiv Endüstrisini Tehdit Ediyor

    Volkswagen Golf Üretimi Duruyor: Küresel Çip Krizi Otomotiv Endüstrisini Tehdit Ediyor

    Volkswagen Golf üretimi ciddi bir çip kıtlığı nedeniyle durma noktasına geliyor. Türkiye’de modelin durumu, küresel otomotiv tedarik zinciri ve yarı iletken krizinin sektöre yansımaları bu haberde.

    Küresel otomotiv sektöründe işler karışıyor, Alman otomobil devi Volkswagen, dünya çapında sembol hâline gelmiş hatchback modeli Volkswagen Golf’un üretimini önümüzdeki günlerde durduracağını açıklamış durumda. Bu karar, bir modelin gecikmesinden çok daha öte: tedarik zinciri kırılganlığının büyük fotoğrafına işaret ediyor. Öyleyse, Türkiye pazarından mikroçiplere, otomotiv sektörünün dayanıklılığına kadar geniş bir bakış atalım.


    Üretimin Durma Sebebi ve Tedarik Zincirindeki Kırılma

    Volkswagen Golf üretiminin esas olarak duracağı fabrika, Almanya’daki Wolfsburg tesisleri. Krizin sebebi ne mi? Yarı iletken-chip üreticisi Nexperia ile Kore-Amerika-Hollanda-Çin arasındaki diplomatik ve teknolojik çatışma: Hollanda hükümeti şirketi devralırken Çin’in ihracat sınırlamaları devreye girdi.

    Nexperia’nın ürettiği çipler, direksiyon sensörlerinden hava yastığı kontrol ünitelerine kadar otomobillerin çok sayıda modülünde kullanılıyor. Bu durum, alternatif tedarikçi bulmayı kolay yapmıyor çünkü otomotiv standartlarına uygun, uzun test-sertifikasyon süreci gerektiren ürünler söz konusu.

    Volkswagen yönetimi resmi olarak bu durumu önceden planlanmış üretim arası olarak göstermeye çalışsa da önde gelen kaynaklar kriz sinyallerinin çok daha geniş olduğunu söylüyor.


    Türkiye Pazarı ve Golf Modelinin Durumu

    Türkiye’de Golf modeli hâlâ pazarda güçlü duruyor. Ancak tedarik zincirinde yaşanacak aksama, Türkiye’ye gelecek modellerin teslimat sürelerini uzatabilir veya fiyatları yukarı çekebilir. Pazarlama içerikleri için dikkat edilmesi gereken nokta: eldeki stok durumunu, bekleme süresini ve fiyat hareketlerini takip etmek önemli olacak.

    Volkswagen Türkiye ya da yerel distribütörler henüz resmi olarak Türkiye için teslimat iptali ya da süre uzaması açıklamadı; ancak Wolfsburg’dan gelen üretim duraklamasının lojistik olarak etkisi kaçınılmaz görünüyor.


    Küresel Otomotiv Endüstrisine Yansımaları

    Tedarik Zinciri Kırılganlığı

    Bu olay bize tekrar hatırlatıyor: otomotiv sektörü sadece metal, boya, cam değil ayni zamanda mikroçiplere kadar bir “küçük-ama-hayati” parçalar ağına bağlı. Otomotivde kullanılan çiplerin büyük kısmı kolay değiştirilemiyor; üretim sertifikaları, uzun test süreçleri ve güvenlik onayları gerektiriyor. Bu yüzden alternatif tedarikçiye geçmek zaman alıyor.

    Model ve Fabrika Bazında Etki

    Volkswagen sadece Golf ile sınırlı kalmayabilir: Tiguan, Tayron gibi modellerin üretiminde de duraklama olasılığı bulunuyor. Ayrıca Avrupa’daki diğer fabrikalar (Emden, Hanover, Zwickau) de potansiyel risk altında.

    Fiyatlar, Stoklar, Araç Bulunabilirliği

    Üretimdeki duraklama otomobil arzını düşürebilir, bu da pazarda stok daralması → fiyat artışı döngüsünü tetikleyebilir. Türkiye gibi ithalat-yoğun pazarlarda bu etki daha hızlı hissedilebilir. Yine de, henüz kesin fiyat artış verisi yok; ama risk yüksek.

    Volkswagen’in Türkiye’de satılan binek ve ticari modellerine ayrıca en güncel fiyat listesine VW Türkiye Resmi Web Sitesi üzerinden ulaşabilirsiniz.

    Piston Kafalar Yorumu – Editör Notu

    Akın DAĞYARAN

    Volkswagen’in üretim duraklaması, otomotiv endüstrisinin teknolojik bileşenlere ne kadar bağımlı olduğunu yansıtıyor. Çip krizinin yeniden alevlenmesi, otomobil üretimini sadece metal-motor ekseninde değil; mikroçipler, yazılımlar, elektronik modüller ekseninde düşünmemiz gerektiğini gösteriyor. Türkiye’de Golf kullanıcıları ya da almayı planlayanlar için bu durum bir bekleme süreci ya da fırsata dönüşebilir erken hareket eden tüketici avantajlı konuma geçebilir.

    Okuyucular Bunları da Merak Etti 👇




  • Mazda Yeniden Türkiye’de: Sessiz Bir Dönüş Ama Şimdilik Sadece Servis İçin!

    Mazda Yeniden Türkiye’de: Sessiz Bir Dönüş Ama Şimdilik Sadece Servis İçin!

    Mazda Türkiye’ye geri döndü! Ancak bu dönüş satışla değil, yalnızca servis ve satış sonrası hizmetlerle başladı. Satış içinse henüz erken.

    Mazda’nın Türkiye Hamlesi: Satış Değil, Servis Odaklı Bir Geri Dönüş

    Son günlerde otomotiv dünyasında yankı bulan “Mazda Türkiye’ye geri dönüyor” iddiaları, büyük oranda yanlış anlaşılmış durumda. Bazı kaynaklar Mazda’nın Doğan Trend Otomotiv ile yeni bir satış anlaşması imzaladığını öne sürse de, gerçekte imzalanan anlaşma sadece servis ve satış sonrası (after-sales) hizmetlerini kapsıyor.

    Mazda, Türkiye pazarında 2023 sonlarında sıfır araç satış operasyonlarını sonlandırmıştı. Ancak markanın tamamen çekilmediği, servis ağının yeniden yapılandırıldığı ve yeni dönemde müşteri memnuniyetine odaklı bir model benimsediği görülüyor.


    Doğan Trend Otomotiv Mazda Servis Ağı İçin Yetkili Oldu

    Mazda markasının Türkiye’deki servis ve yedek parça dağıtım yetkisi, Doğan Trend Otomotiv’e geçti. Bu gelişmeyle birlikte Mazda sahipleri, Doğan Trend’in mevcut servis altyapısından yararlanabilecek.

    Doğan Trend Otomotiv, hâlihazırda MG, Suzuki, Piaggio ve Silence gibi markaların Türkiye distribütörlüğünü yürütüyor. Mazda ile yapılan bu yeni iş birliği, şirketin portföyünü genişletirken, Mazda Türkiye kullanıcılarına resmî bakım ve garanti hizmetlerinin devam edeceği anlamına geliyor.

    Anlaşmanın yürürlüğe giriş tarihi ise 1 Şubat 2026 olarak belirtiliyor.


    Peki Mazda Satışa Geri Dönecek mi?

    Henüz hayır. Mazda’nın Türkiye’de yeniden sıfır araç satışı başlatacağına dair resmî bir açıklama bulunmuyor. Markanın global iletişiminde Türkiye satış operasyonuna ilişkin bir plan paylaşılmadı. Yani şu anki gelişme, bir “geri dönüş” değil; mevcut kullanıcıların servis hizmetlerinin sürdürülebilirliğini sağlama hamlesi.

    Otomotiv yazarları arasında bu haber, bir “satış dönüşü” gibi yorumlanınca sosyal medyada hızla yayıldı. Ancak Mazda kaynaklarından doğrulanan bilgi, yalnızca servis ve satış sonrası distribütörlük anlaşmasının imzalandığı yönünde.


    Globalde Mazda’nın Sessiz Stratejisi

    Mazda, global pazarlarda sessiz ama istikrarlı bir dönüşüm sürecinde. Ancak Avrupa genelinde de markanın yeniden yapılanma süreci sürüyor. Türkiye pazarında yeniden satış operasyonu başlatılması içinse 2026 sonu veya 2027 öncesinde bir planlama görünmüyor.

    Mazda sahiplerinin Türkiye’de ulaşabilecekleri resmi iletişim bilgisine BURADAN ulaşabilirsiniz.

    Piston Kafalar Yorumu – Editör Notu

    Akın DAĞYARAN

    Mazda’nın Türkiye pazarında yeniden “görünür” hâle gelmesi otomotiv dünyasında doğal olarak heyecan yarattı. Ancak bu hamle, tam anlamıyla bir dönüş değil daha çok mevcut kullanıcıları yalnız bırakmama stratejisi.

    Doğan Trend’in güçlü satış sonrası ağı, Mazda sahipleri için ciddi bir güvence oluşturacak. Yine de hatırlatmak gerekir ki, Mazda uzun süredir Türkiye’de aktif bir satış ağına sahip değildi. Bu yıllar, marka için önemli bir pazar kaybı anlamına geldi.

    Umarız bu yeni iş birliği, gelecekte sıfır araç satışlarının da yeniden başlamasının önünü açar. Çünkü Mazda, tasarım kalitesi ve mühendislik yaklaşımıyla Türkiye yollarında yeniden hak ettiği yeri fazlasıyla alabilecek potansiyele sahip bir marka.

    kuyucular Bunları da Merak Etti 👇





  • Toyota GR Yaris’in Motoru Artık Ortada! Pistlerin Kuralı Yeniden Yazılıyor!!

    Toyota GR Yaris’in Motoru Artık Ortada! Pistlerin Kuralı Yeniden Yazılıyor!!

    Toyota, GR Yaris M Concept ile Super Taikyu’da ağırlık dağılımını ve sürüş dengesini yeniden tanımlıyor. Toyota, GR Yaris’in motorunu ortadan konumlayarak maksimum pist dengesi hedefliyor.

    Toyota, GR Yaris M Concept ile sınırları yeniden çiziyor

    Toyota, 25–26 Ekim 2025 tarihlerinde Okayama Uluslararası Pisti’nde düzenlenecek Super Taikyu Serisi 6. ayağında yeni bir yarış aracını piste çıkarıyor: GR Yaris M Concept.

    Bu özel prototip, ilk kez Tokyo Auto Salon 2025 etkinliğinde tanıtılmıştı ve şimdi gerçek pist koşullarında test edilecek. Araç, markanın uzun yıllardır geliştirdiği “daha iyi otomobiller üretme” vizyonunun en somut örneklerinden biri olarak görülüyor.


    Morizo’nun imzası: “M” hem Midship’i hem Morizo’yu temsil ediyor

    GR Yaris M Concept, adındaki “M” harfiyle iki önemli anlamı birden taşıyor:

    • Midship (orta motor) düzeni
    • Morizo, yani Toyota Başkanı Akio Toyoda’nın pistte kullandığı yarışçı takma adı

    Toyota ekibi, GR Yaris’in ön motor-ön ağırlıklı yapısının limitlerde ön lastik aşınmasını artırdığını ve ön tekerleklerde tutuş kaybı nedeniyle understeer (ön kayma) eğilimi yarattığını fark etti. Bu davranışı kökten değiştirmek için motor ve şanzıman, sürücü koltuğunun arkasına taşındı; böylece orta motorlu, dört tekerlekten çekişli (4WD) yeni bir yapı oluşturuldu.


    G20E motoru: İçten yanmalı motorların yeni yolu

    GR Yaris M Concept’te Toyota’nın yeni nesil G20E motoru kullanılıyor. Bu kompakt ve yüksek çıkışlı motor, geçen yılki Multipathway Workshop etkinliğinde tanıtılmış ve Toyota’nın karbon nötr motor sporları vizyonunun merkezine yerleştirilmişti.

    G20E, klasik içten yanmalı teknolojiyi terk etmeden; yakıt çeşitliliği, verimlilik ve dayanıklılık açısından sıfır karbon hedeflerine yaklaşmayı amaçlıyor. Toyota, bu projeyle “elektrikli dönüşüm” sürecinde çoklu enerji yolları (multi-pathway) yaklaşımının da yarış pistlerinde uygulanabilir olduğunu kanıtlamayı hedefliyor.


    Zorluklardan doğan mükemmellik

    GR Yaris M Concept ekibi, bu radikal yapının doğasında bulunan denge ve frenleme zorlukları nedeniyle bir önceki Autopolis yarışına katılamadı. Ancak son üç ay boyunca pilotlar, mühendisler ve teknisyenler birlikte çalışarak şasiden motora kadar kapsamlı geliştirmeler gerçekleştirdi.

    Yapılan testlerde;

    • Frenleme dengesi optimize edildi,
    • Şasi rijitliği artırıldı,
    • Süspansiyon geometrisi orta motor yerleşimine göre yeniden uyarlandı.

    Toyota, bu çalışmalarla birlikte aracı pistte kontrol edilebilir, yüksek tepkili bir yarış makinesi haline getirdi.


    Pistte gerçek test: Okayama turu başlıyor

    25 Ekim Cumartesi günü başlayacak olan yarışta #32 TGRR GR Yaris M Concept, ENEOS Super Taikyu Series 2025 Powered by Bridgestone kapsamında ilk kez piste çıkacak.

    Toyota, yarıştan sadece sonuç değil, aynı zamanda veri, hata ve geri bildirim toplamayı hedefliyor. Marka, “yarışarak öğrenme” felsefesi doğrultusunda, pistte kırılan her parçadan elde edilen verilerle bir sonraki jenerasyon GR modellerini şekillendirecek.


    GR Yaris M Concept’in farkı

    Yeni düzenle birlikte araç:

    • Ağırlık dağılımını neredeyse 50:50 seviyesine yaklaştırıyor,
    • Tekerlek izi (tread) ve dingil mesafesi (wheelbase) optimize edilmiş,
    • Sürücüye tam kontrol sağlayan dört tekerlekten çekiş sistemiyle güç aktarımını yeniden tanımlıyor.

    Bu düzen, sadece performans değil; aynı zamanda mekanik denge, tutuş ve viraj stabilitesi açısından da devrim niteliğinde.


    Toyota’nın karbon nötr motor sporları hedefi

    Toyota, GR Yaris M Concept gibi projeleri yalnızca sportif başarı için değil, karbon nötr geleceğin mühendislik laboratuvarı olarak görüyor. Bu süreçte hem sentetik yakıtlar hem de hidrojen içten yanmalı motorlar üzerine yapılan çalışmalar, gelecekte daha sürdürülebilir motor sporları için temel oluşturacak.

    Markanın Türkiye’de satılan modellerine ait tüm detaylı bilgileri Toyota Türkiye’nin Resmi Web Sitesi üzerinden ulaşabilirsiniz.

    Piston Kafalar Yorumu – Editör Notu

    Akın DAĞYARAN

    Toyota’nın GR Yaris M Concept ile yaptığı bu “orta motor devrimi”, ister istemez otomobil tarihinin en çılgın homologasyon projelerinden biri olan Renault Clio V6’yı hatırlatıyor. Ancak aradaki fark şu: Clio V6 bir yaramaz çocuktu, GR Yaris M Concept ise pistte doğan bir mühendislik deneyi. Toyota, motoru sürücünün arkasına taşıyarak sadece dengeyi değil, performans felsefesini de tersine çeviriyor. Bu hamle, markanın “her zaman daha iyi otomobiller” mottosunu pist üstünde somutlaştırıyor. Eğer bu konsept bir gün seri üretime göz kırparsa, modern çağın en saf sürücü otomobillerinden biriyle karşılaşabiliriz.

    Okuyucular Bunları da Merak Etti 👇





  • Efsane Geri Döndü: Škoda 1000 MBX Modern Solid Çağında Yeniden Doğuyor!

    Efsane Geri Döndü: Škoda 1000 MBX Modern Solid Çağında Yeniden Doğuyor!

    1960’ların zarif kupesi, geleceğin tasarım felsefesiyle birleşti: işte Škoda 1000 MBX konsepti.

    Škoda tasarımcıları, markanın Modern Solid felsefesiyle 1960’ların ikonik Skoda 1000 MBX modelini yeniden yorumladı. Hem sportif hem pratik olan bu konsept, geçmişin zarafetini geleceğin teknolojisiyle birleştiriyor.

    Efsanenin Yeniden Doğuşu

    Škoda, “Icons Get a Makeover” adlı özel projesiyle markanın geçmişteki efsane modellerini bugünün Modern Solid tasarım diliyle yeniden hayal ediyor. Bu özel seride, markanın en nadir üretim araçlarından biri olan Škoda 1000 MBX Coupé, geleceğe taşınarak adeta yeniden hayat buldu.

    1960’ların ortasında üretilen Skoda 1000 MBX, zarif iki kapılı gövdesiyle dönemin özgür ruhunu simgeliyordu. Spor otomobilden çok, günlük kullanımda şıklık ve pratiklik arayanlara hitap eden model, şimdi modern çağın çizgileriyle yeniden yorumlandı.


    Modern Solid Felsefesiyle Yeniden Şekillenen Bir Klasik

    Yeni konsept, dış tasarımda Antti Mikael Savio, iç mekânda ise David Stingl imzası taşıyor. İkilinin amacı, orijinal modelin ruhunu koruyarak geleceğin Škoda’sını hayal etmek olmuş.

    “Modern spor otomobiller genellikle agresif görünür, ama 60’lar ve 70’ler zarafetiyle öne çıkardı. Biz o dostça ifadeyi korumak istedik,”
    diyor dış tasarımdan sorumlu Antti Savio.

    “O dönemde MBX bir yarış otomobili değil, aktif yaşam tarzına sahip insanlar için zarif bir seçimdi. Biz de bunu geleceğe taşıdık,”
    diye ekliyor iç mekân tasarımcısı David Stingl.


    Elektrikli Platformda Doğan Pratik Zarafet

    Yeni Škoda 1000 MBX Concept, ilk bakışta bir coupé gibi görünse de aslında Modern Solid felsefesiyle tasarlanmış bir crossover. Elektrikli altyapı sayesinde tamamen düz bir taban yapısı elde edilmiş. Bu sayede öndeki iki koltuk geniş bir tek parça koltuk bench formunda birleşiyor; arkada ise katlanabilir sinema tarzı koltuklar yer alıyor.

    Kapılar ters menteşeli (rear-hinged) olarak tasarlanmış; bu da kabin erişimini kolaylaştırıyor.
    Koltuklar yukarı katlandığında arkada bisiklet veya spor ekipmanları taşıyacak kadar geniş bir alan oluşuyor.

    Bu detay, Stingl’in açıklamasıyla konseptin özünü anlatıyor:

    “Hafta sonu eğlenceli bir coupé değil, her gün kullanılabilir bir otomobil tasarladık.”

    Konseptte ayarlanabilir hava süspansiyonu da bulunuyor: spor kullanımda alçak duruş, macera modunda yükseltilmiş yerden yükseklik.


    Dijital Minimalizm: 60’lardan Bugüne Bir Köprü

    İç mekânın kalbinde camla kaplı oval bir gösterge paneli yer alıyor. Veriler bu yüzeye yansıtılıyor; tıpkı orijinal MBX’in oval göstergelerine modern bir selam gibi.

    Krom detayların yerini, grafik aydınlatmalar ve yumuşak ambiyans ışıkları almış. Merkezi konsol tamamen kaldırılmış böylece iç mekân ferah, sade ve zamansız bir etki bırakıyor.

    Oval form, direksiyonda, koltuk başlıklarında ve kapı içlerinde tekrarlanarak tasarım bütünlüğü sağlanmış.
    Bu yaklaşım, Modern Solid felsefesinin temel ilkesi olan “az ama öz detay” anlayışını yansıtıyor.


    Dış Tasarım: Brutalist Mimariye Bir Saygı Duruşu

    Antti Savio’nun ilham kaynakları arasında brutalist mimari ve ürün tasarımı var. Sonuç: Güçlü, kararlı ve karakter dolu bir siluet.

    Araçta orijinal modele göndermeler de gizli:

    • Kaput çizgisinin üzerinde yükseltilmiş farlar
    • Yan gövdede karakteristik yatay omuz çizgisi
    • C-sütunundaki benzersiz biçimsel vurgu

    Klasik MBX’in arka camı kaldırılmış; yerine geniş bir bagaj bölmesi ve geri görüş kamerası konulmuş.
    Bu tercih hem daha sportif bir duruş hem de artırılmış depolama alanı sağlıyor.


    Efsanenin Kısa Ama Parlak Geçmişi

    Orijinal Škoda 1000 MBX, 1966–1969 arasında üretildi. Škoda’nın kendi kendini taşıyan (monokok) gövdeye sahip ilk modeli olan 1000 MB sedan temel alınarak geliştirildi.

    • 988 cc motor: 42 hp
    • 1107 cc MBX: 52 hp
    • Toplam üretim: yalnızca 2 517 adet

    Bu düşük üretim adedi, Skoda 1000 MBX’i bugün Škoda tarihinin en nadir modellerinden biri haline getirdi.


    Yaratıcıların Hikayesi

    Antti Mikael Savio, 17 yıldır Mladá Boleslav’da yaşayan Fin bir tasarımcı. Çocukken “araba tasarımcısı olacağım” diyen Savio, bu hayalini gerçeğe dönüştürmüş. Škoda’da Vision O konsepti gibi birçok projede görev almış, hatta kendi ismini taşıyan jant koleksiyonları tasarlamış.

    David Stingl ise sadece 24 yaşında olmasına rağmen Škoda’nın genç yıldızlarından biri. Prag Sanat Akademisi mezunu olan Stingl, 15 yaşında tasarıma başlamış ve kısa sürede 3D modelleme uzmanı haline gelmiş. İkilinin MBX projesi, yaklaşık 3–4 haftalık yoğun bir süreçte, kâğıt üzerindeki çizimlerden dijital 3D model aşamasına taşınmış.

    Skoda’nın güncel Fiyat listesi ve tüm modelleri hakkında detay bilgi için Skoda Türkiye Resmi Web Sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

    Piston Kafalar Yorumu – Editör Notu

    Akın DAĞYARAN

    Škoda 1000 MBX Concept, nostaljinin gelecekle buluştuğu noktayı temsil ediyor. Marka, geçmişine saygı duyarken geleceğin elektrikli dünyasında da kimliğini kaybetmiyor. Modern Solid tasarım dili, bu konseptte yalnızca bir estetik anlayış değil; duygu ve fonksiyonun birleşimi haline gelmiş. Bu konsept üretime geçmeyecek olsa da, Škoda’nın gelecekteki elektrikli modellerinde bu zarif ama güçlü çizgilerin yansımalarını göreceğiz. Kısacası, 1000 MBX yeniden doğmadı geleceği şekillendiren bir hatıraya dönüştü.

    Bu Haberde İlginizi Çekebilir

    🔗 Škoda Fabia 130: “130 yılda gelen en hızlı seri üretim Fabia”
    Fabia’nın yıldönümünü taşıyan özel versiyonu, markanın tarihine hız kazandırıyor.

    🔗 Yeni Škoda Octavia’nın elektrikli versiyonu “Vision O” konseptiyle görücüye çıktı
    Octavia’nın geleceğe bakışı: elektrik+konsept+şimdi.

    🔗 Škoda, geleceğin elektrikli station-wagon modeli “Vision Oµ”yu tanıttı
    Elektrikli station-wagon fikri: Şkoda’dan yeni vizyon.