Kategori: Sektörel

otomotiv sektörü 2018

  • Volkswagen Ticari Araç’a Mükemmellik Ödülü!

    Volkswagen Ticari Araç’a Mükemmellik Ödülü!

    Volkswagen Ticari Araç, Amarok için Turkcell iş birliğiyle hayata geçirdiği beacon (mikrolokasyon) altyapılı test sürüşü kampanyasıyla Mercury Mükemmellik Ödülleri’nde Gümüş Mercury ve Onur Ödülü kazandı. Proje, AVM’de başlatılan anlık IVR/SMS yönlendirmesiyle kullanıcıyı test sürüşüne taşıdı; ürün farkındalığını doğrudan deneyime bağlayarak sektöre yeni bir iletişim kanalı kazandırdı.

    Volkswagen Ticari Araç, pazarlama iletişiminde sınırları zorlayan bir projeyle 2016’nın uluslararası sahnesinde ödüle uzandı. Markanın pikap sınıfındaki güçlü oyuncusu Volkswagen Amarok için Turkcell iş birliğiyle hayata geçirilen, beacon (mikrolokasyon) altyapılı test sürüşü kampanyası, Mercury Mükemmellik Ödülleri’nde “Ürün Farkındalığı” kategorisinde Gümüş Mercury getirirken, “Yeni İletişim Kanalı Yaratma” dalında da Onur Ödülü kazandırdı. 1987’den bu yana düzenlenen ve dünyanın dört bir yanından markaların yarıştığı Mercury Awards’ta 23 ülkeden bine yakın proje değerlendirildi; jüri, ajans ve kurumların üst düzey yöneticilerinden oluşan 66 kişilik seçkin bir ekipti. Kısacası sahne zor, rekabet sertti; Volkswagen Ticari Araç ise bu sahneden alnının akıyla çıktı.

    AVM’de başlayıp direksiyon başında biten bir deneyim

    Projenin kalbinde, potansiyel kullanıcıya “yolda” değil “doğru an ve mekânda” dokunmak fikri vardı. Bunun için bir alışveriş merkezindeki Amarok reklam panosuna beacon cihazları yerleştirildi. Panoya üç metre mesafe içinde yürüyen, hedef kriterlere uyan ve reklam almaya onay vermiş Turkcell aboneleri, anında IVR (sesli arama) ve SMS ile karşılandı. Mesaj sade ve netti: “Amarok’la test sürüşüne var mısınız?” Tek dokunuşla kullanıcılar otoparktaki test alanına yönlendirildi, orada hem aracı yakından tanıdı hem de direksiyon başına geçme fırsatı buldu.

    Bu akıllı temas akışı, dijital ile fiziksel dünyayı kusursuz bağlayan mikrolokasyon kurgusunun eseriydi. Turkcell’in mikrolokasyon yaklaşımı sayesinde hedef kitle, binlerce kişinin arasından “gerçekten ilgilenme olasılığı yüksek” bireyler olarak ayrıştı; iletişim, kalabalığa atılan genel bir mesaj olmaktan çıkıp kişisel ve bağlama duyarlı bir davete dönüştü. Bu, beacon teknolojisi ile otomotiv sektöründe o tarihe dek Türkiye’de görülmemiş ölçekte uygulanmış ilk örneklerden biriydi.

    “Ürün farkındalığı”nı test sürüşüne dönüştürmenin formülü

    Otomotivde pazarlama başarılarının çoğu, son adımı yani test sürüşünü hızlandırabilme becerisinde gizli. Beacon’lı kampanya tam da bunu hedef aldı: AVM’de dolaşan potansiyel müşteriyi o anda, orada direksiyon başına çağırdı. Siber dünyadan fiziki deneyime geçişteki sürtünmeyi neredeyse sıfıra indirerek “gördüm → denedim → değerlendirdim” yolculuğunu dakikalar içinde tamamladı. Bu nedenle projenin Mercury jürisi tarafından “Ürün Farkındalığı” kategorisinde ödüllendirilmesi tesadüf değil; farkındalık, doğrudan deneyime bağlanınca gerçek değer üretiyor.

    Bu yaklaşım aynı zamanda yeni nesil iletişim kanallarının ne kadar kritik olduğunu da gösterdi. Mobil cihaz, lokasyon ve içerik üçgeninde kurulan bu entegre mimari, “Yeni İletişim Kanalı Yaratma” dalındaki Onur Ödülü ile taçlandı. Çünkü burada yaratılan kanal bir banner, bir sayfa ya da tek bir uygulama değildi; mekânın kendisi kanala dönüştü.

    Proje nasıl çalıştı, neden işe yaradı?

    • Doğru kişi: Kampanya, hedef kitleyi AVM’deki Amarok görselinin yakınından geçen ve iletişime izin vermiş kişilerle sınırladı. Yani mesaj, “muhtemel ilgi”si kanıtlanmış kullanıcılara gitti.
    • Doğru an: Kullanıcı o anda müsaitti; alışverişten kısa bir mola verip test alanına geçmek davranışsal olarak kolaydı.
    • Doğru eylem çağrısı: IVR ve SMS, tek dokunuşla yönlendirme yaptı; test sürüşüne giden yol tek tık kadar kısaldı.
    • Doğru deneyim: Otoparkta kurulan alan, showroom resmiyetinden uzak, konforlu ve hızlı bir keşif ortamı sundu.

    Bu kombinasyonun sonucunda ziyaret kalitesi arttı; yani sadece sayısal trafik değil, gerçek potansiyel showroom’la buluştu. Böylece test sürüşü formu doldurtmak yerini, “ilk virajı birlikte almak” gibi çok daha güçlü bir temas anına bıraktı.

    Amarok: Mesajın taşıyıcısı değil, mesajın kendisi

    Elbette tüm bu mimari, sahnede etkileyici bir oyuncu olmadan yarım kalırdı. Amarok, hem iş hem yaşam tarafında çok yönlülüğüyle bilinen bir model. Gücü, sürüş pozisyonu, otomatik şanzıman ve 4Motion seçenekleri gibi nitelikleri, kısa bir testle bile hissedilir fark yaratıyor. Bu nedenle kampanya, “söylemeyi” değil “hissettirmeyi” merkezine aldı. Modelle ilgili daha fazla içerik arayanlar, Volkswagen Amarok aramasıyla sitemizdeki tüm haber ve testlere de ulaşabiliyor.

    Sektör için ne ifade ediyor?

    Beacon’lı test sürüşü, otomotiv perakendesinde şu üç dönüşümü somutlaştırdı:

    1. Mekân iletişimi: Odağımız artık sadece ekranlar değil; mekânların kendisi dijitalleşiyor.
    2. İzinli ve bağlamsal veri: Kullanıcının açık rızasına dayalı, bağlama duyarlı temaslar, hem verimli hem etik.
    3. Deneyim önceliği: “Lead” toplamaktan çok, deneyim yaratmak satış hunisinin asıl hızlandırıcısı.

    Bu perspektif, Volkswagen Ticari Araç gibi güçlü dağıtım ve satış sonrası ağına sahip markaların, showroom dışındaki her noktayı “potansiyel temas noktası”na dönüştürmesine imkân sağlıyor. Sektör haberlerini takip edenler için, markanın ticari dizilişine ve ürün gamına dair içeriklerimize Volkswagen Ticari Araç etiketi üzerinden de ulaşabilirsiniz.

    Mercury Awards sahnesinin önemi

    Mercury Mükemmellik Ödülleri, kurumsal iletişim ve halkla ilişkiler alanında yenilik, özgünlük ve stratejik zekâyı öne çıkaran prestijli bir platform. New York merkezli bu organizasyonda ödül almak, projenin sadece “yaratıcı” değil, aynı zamanda ölçülebilir iş hedeflerine hizmet ettiğini de kanıtlıyor. (Program hakkında genel bilgi için resmi MerComm / Mercury sayfasına göz atılabilir.)

    Turkcell ile teknolojik omurga

    Kampanyanın teknoloji tarafında mikrolokasyon kurgusu belirleyiciydi. Beacon cihazları, düşük enerjili Bluetooth ile yakın mesafedeki mobil cihazları algılayıp tetikleyici sinyaller gönderiyor; bu sayede mesaj, “doğru kişiye, doğru anda ve doğru yerde” ulaşıyor. Turkcell’in kurumsal tarafındaki lokasyon zekâsı çözümleri, kampanyayı sadece yaratıcı değil, aynı zamanda sağlam bir veri mimarisine oturtarak ölçeklenebilir kıldı. Bu tür projeleri teknik açıdan merak eden okurlarımız, Turkcell’in akıllı lokasyon yaklaşımını özetleyen sayfasına buradan ulaşabilir.

    Sonuç: Tabela değil temas kazandı

    Özetle; Volkswagen Ticari Araç ve Amarok için kurgulanan beacon’lı test sürüşü, iletişimde “mesaj” değil “temas” kazandırdı. AVM’deki bir pano, tek başına bir reklam mecrası olmaktan çıkıp canlı bir satış hunisine dönüştü. Mercury jürisinin verdiği iki ödül de tam olarak bunu onaylıyor: Doğru teknolojiyle iş hedefi birleştiğinde, yaratıcı fikir hem kullanıcıya hem markaya kazandırıyor.

  • Almanların Tercihi TEMSA Oldu

    Almanların Tercihi TEMSA Oldu

    TEMSA Almanya pazarında büyümeye devam ediyor. HD 12, HD 13 ve MD 9C teslimatlarıyla 800 araca ulaşan TEMSA, Avrupa’da 1000 araç hedefliyor.

    Almanya Pazarında TEMSA’nın Yükselişi

    Türk otobüs üreticisi TEMSA, Almanya gibi rekabetin yoğun olduğu bir pazarda başarısını her geçen gün artırıyor. TEMSA Almanya ofisinin gerçekleştirdiği son teslimatlar, markanın Avrupa’daki güçlü konumunu bir kez daha ortaya koydu. Almanya’nın yanı sıra Avusturya ve İtalya’da da firmalara teslim edilen otobüsler, TEMSA’nın uluslararası pazarlardaki etkinliğini giderek artırdığını kanıtlıyor.

    Almanya, otobüs sektörü açısından bir “key market” olarak kabul ediliyor. Bu pazarda başarı elde eden bir marka, doğal olarak Avrupa’nın diğer bölgelerinde de güçlü bir referans elde etmiş oluyor. TEMSA Almanya Genel Müdürü Umut Kamay’ın da belirttiği gibi, “Almanya’da kapılar açıldığında, diğer ülkelerde birçok fırsat kendiliğinden doğuyor.”


    Teslimatlar ve Tercih Edilen Modeller

    Son dönemde yapılan teslimatlarda, Almanya’dan Barbis Reisen, Müller Reisen, Taxi Meier, Grötsch Reisen, Villing Omnibus Reisen ve Schmitt Reisen TEMSA otobüslerini tercih etti. Avusturya’dan Bösch Reisen ve Meidl Reisen, İtalya’dan ise Autolinee Aschdamini S.r.l. teslimat yapılan şirketler arasında yer aldı.

    TESLİMATTA ÖNE ÇIKAN MODELLER:

    • TEMSA HD 12: Uzun yolculuklarda konfor ve yakıt verimliliğiyle öne çıkan, yüksek bagaj kapasitesine sahip model.
    • TEMSA HD 13: Daha geniş kapasite isteyen turizm firmalarının ilk tercihi.
    • TEMSA MD 9C: Şehir içi ve kısa mesafeli yolculuklarda esnek kullanım avantajı sunuyor.
    • TEMSA MD 9LE: Alçak giriş özelliğiyle özellikle yaşlı ve engelli yolcular için kolay erişim sağlıyor.

    Bu modeller, farklı segmentlerde sundukları çözümlerle TEMSA’nın ürün çeşitliliğini ve müşteri ihtiyaçlarına verdiği yanıtı gözler önüne seriyor.


    TEMSA Almanya’da 800 Araçlık Filoya Ulaştı

    2007 yılından bu yana faaliyet gösteren TEMSA Almanya ofisi, bugün itibariyle 800 araçlık bir kapasiteye ulaştı. Şirketin hedefi, önümüzdeki dönemde bu sayıyı 1000 araç seviyesine çıkarmak. Bu hedef doğrultusunda hem mevcut ürünlerin geliştirilmesi hem de pazara özel modellerin üretilmesi planlanıyor.

    Bu başarıda yalnızca araçların performansı değil, aynı zamanda satış sonrası hizmetler de önemli rol oynuyor. TEMSA, Almanya’daki müşterilerine hızlı yedek parça temini, bakım kolaylığı ve düşük işletim maliyetleri sunarak fark yaratıyor.


    Müşteri Memnuniyeti ve Satış Sonrası Hizmet

    Araçları teslim alan firma yetkilileri, TEMSA’nın ürünlerinden duydukları memnuniyeti dile getirdi. Özellikle konfor, yakıt ekonomisi ve dayanıklılık alanında TEMSA modellerinin beklentileri karşıladığı ifade edildi. Ayrıca satış sonrası hizmetlerin hızlı ve çözüm odaklı olması, firmaların TEMSA ile uzun vadeli iş birliğine yönelmesini sağlıyor.

    Birçok müşteri, TEMSA otobüslerinin sadece ilk yatırım maliyetinde değil, işletim sürecinde de avantajlı olduğunu vurguluyor. Bu da TEMSA Almanya operasyonlarının sürdürülebilir bir şekilde büyümesine katkı sağlıyor.


    Avrupa’da Yeni Hedefler

    TEMSA sadece Almanya’da değil, Avusturya ve İtalya pazarlarında da varlığını güçlendiriyor. Bu ülkelerdeki teslimatlar, markanın Avrupa genelindeki stratejisinin bir parçası. Özellikle turizm ve şehirlerarası taşımacılık sektöründe güçlü bir oyuncu olmayı hedefleyen TEMSA, önümüzdeki yıllarda elektrikli ve düşük emisyonlu otobüs modelleriyle de Avrupa pazarında daha büyük bir rol üstlenecek.

    Sürdürülebilirlik ve çevre dostu çözümler, TEMSA’nın gelecek stratejisinin merkezinde yer alıyor. Bu bağlamda şirket, Avrupa Birliği’nin karbon emisyonu hedeflerine uygun yeni nesil otobüsler üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.


    TEMSA Almanya: Bir Başarı Hikâyesi

    Bugün geldiğimiz noktada TEMSA, sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da önemli otobüs markalarından biri haline geldi. Almanya gibi zorlu bir pazarda yakalanan başarı, diğer Avrupa ülkelerinde de markanın gücünü artırıyor.

    Özellikle HD 12, HD 13, MD 9C ve MD 9LE modelleri, farklı ihtiyaçlara sundukları çözümlerle operatörler tarafından tercih edilmeye devam ediyor. TEMSA’nın satış sonrası desteği ve müşteri memnuniyeti odaklı yaklaşımı, bu başarıyı kalıcı hale getiriyor.

  • Michelin, Avrupa’nın En Güçlü 10 Markasından Biri!

    Michelin, Avrupa’nın En Güçlü 10 Markasından Biri!

    Michelin, Alman Best Brands araştırmasında Avrupa’nın en güçlü 10 markasından biri seçildi. Lastik devi, marka itibarı ve tüketici güveniyle zirvede.

    Michelin: Lastikte Dünya Devi, Markada Avrupa Lideri

    Otomotiv dünyasının en köklü lastik üreticilerinden biri olan Michelin, yalnızca teknolojik inovasyonlarıyla değil aynı zamanda marka itibarıyla da küresel ölçekte fark yaratıyor. Son olarak, bağımsız marka itibarı araştırma kuruluşu Alman Best Brands tarafından yapılan kapsamlı çalışmada Michelin, Avrupa’nın en güçlü 10 kurumsal markası arasında yer aldı.

    Bu prestijli araştırma, Avrupa genelinde binlerce tüketicinin algılarını ve tercihlerini ölçümleyerek belirleniyor. Michelin’in listeye girmesi, markanın sadece ürün kalitesiyle değil, aynı zamanda tüketici güveni ve marka değeriyle de sektördeki gücünü perçinlediğini gösteriyor.


    Best Brands Araştırmasının Detayları

    “Best Brands” araştırması, her yıl Avrupa çapında farklı ülkelerden tüketicilerin katılımıyla gerçekleştiriliyor. 2016 yılında yapılan bu çalışmada, 5 binden fazla tüketici marka tercihlerini, itibar algılarını ve memnuniyetlerini online anket yoluyla paylaştı.

    Toplamda 58 farklı marka değerlendirildi ve kriterler şu şekilde belirlendi:

    • Satış hacmi
    • Pazar büyüklüğü
    • Marka itibarı
    • Tüketici ile kurulan güven ilişkisi

    Sonuç olarak, otomotivden tüketim ürünlerine kadar farklı sektörlerden gelen markalar sıralamaya girdi. Michelin ise lastik sektöründen Avrupa’nın en güçlü markaları arasına girmeyi başaran tek oyuncu oldu.


    Tüketici Güveni ve Empati Başarıyı Getirdi

    Michelin Türkiye Pazarlama Direktörü Olivier Gros, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, markanın başarısının temelinde tüketiciye duyulan güvenin yattığını belirtti:

    “Michelin olarak, global anlamda tüketicilerimizi iyi anlayarak ürün ve hizmetler geliştiriyor, ihtiyaçlarına odaklanıyoruz. Bu sayede dünya çapında Michelin marka itibarına önemli katkılar sunduk. Best Brands’den aldığımız bu ödül, çabalarımızın doğru noktaya vardığını bizlere gösteriyor. Michelin Grup’un bir parçası olmaktan büyük gurur duyuyoruz.”

    Bu sözler, Michelin’in yalnızca bir lastik üreticisi değil, aynı zamanda tüketici odaklı bir marka olarak görüldüğünü kanıtlıyor.


    Michelin’in Başarı Yolculuğu

    Michelin, 1889 yılında Fransa’da kuruldu ve kısa sürede dünyanın en önemli lastik üreticilerinden biri haline geldi. Bugün şirket:

    • 170’ten fazla ülkede faaliyet gösteriyor,
    • 132 binden fazla çalışanıyla küresel çapta üretim ve Ar-Ge faaliyetlerini sürdürüyor,
    • Dünya lastik pazarının liderlerinden biri olarak kabul ediliyor.

    Marka yalnızca lastik üretmekle kalmıyor, aynı zamanda Michelin Rehberleri ve Michelin Yıldızları ile gastronomi dünyasına da yön veriyor. Bu çeşitlilik, markanın farklı alanlarda da tüketiciyle güçlü bağ kurmasını sağlıyor.


    Avrupa’da Marka Değeri ve Rekabet

    Michelin’in Avrupa’nın en iyi 10 markası arasına girmesi, sektördeki küresel rekabeti de gözler önüne seriyor.

    • Avrupa pazarında premium lastik markaları arasındaki rekabet giderek artıyor.
    • Ancak Michelin, teknoloji yatırımları, çevre dostu üretim stratejileri ve güçlü marka algısı sayesinde rakiplerinden bir adım öne çıkıyor.
    • Özellikle elektrikli araç lastikleri, akıllı sensörlü lastikler ve dayanıklılık testleri gibi yenilikçi ürünler, markanın gelecekte de güçlü kalacağının sinyalini veriyor.

    Michelin’in Tüketiciye Sunduğu Değer

    Michelin’in Avrupa’daki başarısının arkasında yalnızca marka itibarı değil, aynı zamanda tüketicilere sunduğu somut değerler bulunuyor:

    • Yüksek güvenlik standartları
    • Yakıt verimliliğini artıran düşük yuvarlanma direnci
    • Uzun ömürlü kullanım
    • Çevre dostu üretim teknolojileri
    • Premium müşteri deneyimi

    Bu faktörler, tüketicilerin yalnızca lastik satın alırken değil, markayla yaşam boyu bir bağ kurmasını sağlıyor.

    Rakiplerle Karşılaştırma: Michelin Neden Önde?

    2016 yılında yapılan araştırmaya göre Michelin’in “Avrupa’nın en güçlü 10 markası” arasına girmesi, rakipleriyle arasındaki önemli farkı ortaya koydu. Aynı dönemde Continental, güvenlik teknolojileriyle öne çıkarken; Pirelli, Formula 1 lastik tedarikçisi olmasıyla prestij kazanıyordu. Bridgestone ise global ölçekte güçlü bir marka olmasına rağmen Avrupa’daki tüketici algısında geri planda kalmıştı.

    Michelin’i rakiplerinden ayıran en büyük unsur, tüketiciyle kurduğu güçlü bağ ve güvenilirlik algısı oldu. Avrupa’da sürücüler, Michelin’i yalnızca yüksek performanslı bir lastik üreticisi olarak değil, aynı zamanda uzun ömürlü ve güvenli sürüşün simgesi olarak gördü. Bu da markayı, 2016’da Avrupa’nın en güçlü markaları arasına sokan en önemli etkenlerden biri olarak öne çıktı.


    Piston Kafalar Yorumu

    Michelin’in “Avrupa’nın en güçlü 10 markası” listesine girmesi, lastik sektörünün artık yalnızca ürün performansına değil, marka gücüne de dayalı bir rekabet içinde olduğunu gösteriyor.

    Bir markanın tüketiciyle kurduğu güven bağı, inovasyonları ve sürdürülebilirlik vizyonu, satış rakamları kadar önemli hale geldi. Michelin’in bu alandaki başarısı, otomotiv sektöründe marka değerinin kritik rolünü bir kez daha kanıtlıyor.

  • Otomotivde Gelecek Kompozit Malzeme Olacak

    Otomotivde Gelecek Kompozit Malzeme Olacak

    Boğaziçi Üniversitesi Kompozit Laboratuvarı, otomotivde çeliğin yerini alacak karbon elyaflı kompozit malzemeler üzerine çalışıyor. Hafif, dayanıklı ve çevreci taşıtların yolu açılıyor.

    Hafiflik, Dayanıklılık ve Geleceğin Otomotiv Trendleri

    Otomotiv sektörü, küresel iklim değişikliği ve karbon emisyonu kısıtlamaları nedeniyle köklü bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Geleceğin araçları yalnızca elektrikli olmakla kalmayacak, aynı zamanda hafif, güçlü ve daha çevreci malzemelerle üretilmiş olacak. İşte bu noktada kompozit malzemeler ön plana çıkıyor.

    Boğaziçi Üniversitesi Kompozit Laboratuvarı, 2004 yılından bu yana bu konuda öncü araştırmalar yürütüyor. Laboratuvar, Makine Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nuri Ersoy liderliğinde faaliyet gösteriyor ve 2013 yılında İstanbul Kalkınma Ajansı desteğiyle altyapısını güçlendirerek çalışmalarını hızlandırdı.


    Karbon Emisyonu Baskısı Otomotivde Hafiflemeyi Zorunlu Kılıyor

    Doç. Dr. Nuri Ersoy, otomotiv sektöründe hafif araç tasarımının artık bir tercih değil zorunluluk olduğuna dikkat çekiyor:

    • Avrupa Birliği önümüzdeki yıllarda araçların karbon emisyonlarını 120 gr/km seviyesinde sınırlandırmayı planlıyor.
    • ABD için bu sınır 200 gr/km olarak öngörülüyor.
    • Bu hedeflere ulaşmanın yolu ise araçların ağırlığını önemli ölçüde azaltmaktan geçiyor.

    Kompozit malzemeler, birim ağırlık başına çok yüksek dayanım sunarak bu ihtiyaca en uygun çözüm olarak görülüyor.


    Havacılıktan Otomotive: Kompozitin Yolculuğu

    Kompozit malzemeler, 1980’li ve 90’lı yıllarda yüksek maliyetleri nedeniyle yalnızca havacılıkta kullanılabiliyordu. Ancak günümüzde üretim tekniklerinin gelişmesiyle birlikte otomotiv ve kara taşımacılığı için de ekonomik hale gelmeye başladı.

    Bu dönüşüm, otomotiv üreticilerinin karbon elyaf takviyeli kompozitleri çarpışma kutusu, tampon ve enerji soğurma sistemleri gibi kritik güvenlik alanlarında kullanmaya başlamasına yol açtı.


    Çelik Algısı Değişiyor: Daha Hafif, Daha Güvenli Araçlar

    Ersoy’a göre, karbon elyaf takviyeli kompozit malzeme kullanıldığında araçlarda %40-60 oranında hafifleme sağlanabiliyor. Bu da yalnızca yakıt tasarrufu değil, aynı zamanda daha yüksek güvenlik anlamına geliyor.

    • Kompozitler, enerji soğurma kapasitesi bakımından metallere göre çok daha verimli.
    • Olası çarpışmalarda enerjiyi emme kabiliyeti, yolcuların daha iyi korunmasına katkı sağlıyor.
    • Yakın gelecekte “ağır çelik araç daha güvenlidir” algısı yerini “hafif ve kompozit araç daha dayanıklıdır” düşüncesine bırakacak.

    Türkiye’de Kompozit Çalışmaları

    Türkiye’de otomotiv sektörü de bu dönüşüme kayıtsız değil. Çeşitli üniversitelerde ve Ar-Ge merkezlerinde kompozit malzeme üzerine araştırmalar devam ediyor. Boğaziçi Üniversitesi Kompozit Laboratuvarı, bu çalışmaların merkezinde yer alıyor.

    Laboratuvar, hem temel bilimsel araştırmalar hem de uygulamalı projeler ile sektöre katkı sunuyor. Buradaki çalışmalar, Türkiye’nin gelecekte otomotiv üretiminde rekabet gücünü artıracak stratejik bir yatırım olarak değerlendiriliyor.


    Horizon 2020 Kapsamında Yeni Projeler

    Doç. Dr. Ersoy, Avrupa’nın bilim ve teknoloji uyum politikalarını destekleyen Horizon 2020 programı kapsamında yeni bir proje hazırlığında olduklarını açıkladı. Bu proje, Avrupa Birliği’nin çağrıları doğrultusunda otomotivde kompozit malzeme kullanımını artırmaya yönelik olacak.

    Bu tür projeler, Türkiye’nin otomotiv sektörünü sadece üretim tarafında değil, aynı zamanda teknolojik gelişim ve yenilikçi malzeme kullanımı alanında da güçlendirecek.


    Neden Kompozit Malzeme?

    • Hafiflik: Çeliğe kıyasla %40-60 daha hafif.
    • Yüksek Dayanım: Birim ağırlık başına çelikten daha güçlü.
    • Enerji Soğurma: Çarpışmalarda darbeyi emme kapasitesi çok yüksek.
    • Yakıt Ekonomisi: Daha hafif araç daha az yakıt tüketiyor.
    • Çevresel Katkı: Düşük emisyon hedeflerine ulaşmayı kolaylaştırıyor.

    Piston Kafalar Yorumu

    Otomotiv dünyasında elektrikli araçlar kadar sessiz ama güçlü bir devrim daha yaşanıyor: kompozit malzemeler. Hafiflik, dayanıklılık ve güvenlik gibi üç kritik unsuru bir araya getiren bu malzemeler, önümüzdeki 10 yıl içinde seri üretim otomobillerde yaygın şekilde kullanılacak.

    Boğaziçi Üniversitesi’nin yürüttüğü araştırmalar, Türkiye’nin bu yarışta yalnızca üretim üssü değil, aynı zamanda teknoloji geliştirici bir merkez olabileceğini gösteriyor. Elektrifikasyon ve otonom sürüş teknolojileriyle birlikte düşünüldüğünde, kompozit malzeme otomotivin geleceğinde sessiz devrim rolünü üstlenecek.

  • Yeni Suzuki GSXR1000 Concept 2017’de Türkiye’de

    Yeni Suzuki GSXR1000 Concept 2017’de Türkiye’de

    Suzuki, Eurasia Moto Bike Expo 2016’da yeni modellerini tanıttı. Fuarda sergilenen GSX-R1000 Concept, MotoGP teknolojisiyle geliştirildi ve 2017’de Türkiye’de satışa sunulacak.

    Suzuki Eurasia Moto Bike Expo 2016’da Gücünü Gösterdi

    Türkiye’deki otomobil, motosiklet ve deniz motoru faaliyetlerini Doğan Holding çatısı altında yürüten Suzuki, 25–28 Şubat 2016 tarihleri arasında düzenlenen Eurasia Moto Bike Expo’da motosiklet tutkunlarını buluşturdu.

    Fuarda Suzuki’nin scooter segmentindeki güçlü temsilcileri Burgman 650ZA, Burgman 400ZA, Burgman 200/A ve Address 110 modellerinin yanı sıra retro çizgilere sahip VanVan 125 sergilendi. Ayrıca Inazuma, Inazuma F, V-Strom 650/XT ABS, V-Strom 1000A ve Intruder 1800 gibi modeller de standın en çok ilgi çekenleri arasında yer aldı.

    Ziyaretçiler ayrıca Suzuki’nin efsanevi süperspor modelleri Hayabusa, GSX-R1000 ve GSX-R600’ü yakından inceleme fırsatı buldu.


    2016’da %35 Büyüme Hedefi

    Suzuki Türkiye Genel Müdürü Ümit Karaarslan, fuarda yaptığı açıklamada Türk tüketicisinin motosiklete ilgisinin hızla arttığını belirtti. Karaarslan şu ifadeleri kullandı:

    • “Suzuki olarak Türk tüketicisinin ihtiyaçlarına cevap verecek geniş bir ürün gamına sahibiz.
    • Yeni yapılanmamız sayesinde artık Türkiye’de yedek parça temini daha hızlı ve kolay olacak.
    • Bu yıl satışa sunacağımız yeni modellerle toplam satış adedimizi 1.500 seviyelerine çıkararak %35 büyüme hedefliyoruz.

    Bu açıklamalar, Suzuki’nin sadece ürün gamıyla değil, aynı zamanda satış sonrası hizmetlerde de iddialı olduğunu ortaya koyuyor.


    Mart 2016’da Satışa Çıkacak Yeni Modeller

    Suzuki, daha önce Türkiye’de satılmamış üç yeni modelini piyasaya sunarak pazar payını artırmayı hedefliyor.

    1. GSX-S1000FA ve GSX-S1000A:
      • 1000 cc’lik street spor modeller.
      • Hafif gövde ve alçak sele yapısıyla kullanıcı dostu.
      • Üç modlu çekiş kontrol sistemi ve vites konum göstergesi ile rakiplerinden ayrılıyor.
    2. Intruder 1500:
      • 77,7 beygir güç, 131 Nm tork.
      • Standart yan çantalar ve ön cam ile sınıfında tek.
      • Uzun yolculuklar için konfor odaklı cruiser yapısı dikkat çekiyor.
    3. GSX-R750:
      • 750 cc süperspor motosiklet.
      • Brembo fren sistemi ve yarış pistlerinden ilham alan süspansiyon.
      • 13200 d/d’de 147,8 beygir güç üretimiyle öne çıkıyor.

    Ayrıca Türkiye’de önemli bir hayran kitlesine sahip olan Bandit 650SA da yeniden satışa sunulacak.


    Yenilenen SV650 ve VanVan 200

    Suzuki’nin kült modellerinden SV650, yenilenmiş haliyle fuarın en çok konuşulan modellerindendi.

    • 75 beygir güç ve 197 kg ağırlık.
    • RPM Assist ve Easy Start System özellikleri.
    • 3,84 L/100 km yakıt tüketimiyle sınıfında ekonomik değerler.

    Retro tarzını koruyan VanVan 200 ise 200 cc motoruyla bir üst sınıfa geçerken, geniş selesiyle uzun yol sürüşlerinde konfor vaat ediyor.


    Suzuki GSX-R1000 Concept: MotoGP Teknolojisiyle Sokaklara

    Fuarda en büyük sürpriz ise şüphesiz Suzuki GSX-R1000 Concept oldu. MotoGP’den aktarılan teknolojiyle geliştirilen bu konsept model, 2017’de seri üretime geçerek Türkiye’de satışa sunulacak.

    GSX-R1000 Concept’in öne çıkan özellikleri:

    • Yeni tip motor ve geliştirilmiş şasi.
    • Aerodinamik MotoGP tasarımı.
    • 10 kademeli çekiş kontrol sistemi.
    • Launch Control ve 3 sürüş modu (S-DMS).
    • Quick Shifter ile çok daha hızlı vites geçişleri.
    • Elektronik ABS.

    Suzuki’nin efsanevi GSX-R serisini bir üst seviyeye taşıyacak olan bu model, süperspor segmentinde yeni bir dönemin kapısını aralıyor.


    Türkiye Motosiklet Pazarında Suzuki’nin Konumu

    Türkiye motosiklet pazarı, özellikle genç sürücüler ve hobi amaçlı kullanıcılarla her geçen yıl büyüyor. 2015 yılında artış trendine giren pazarın 2016’da daha da ivme kazanması bekleniyor. Suzuki, geniş ürün gamı ve yenilikçi modelleriyle hem scooter hem de süperspor segmentinde güçlü bir konuma sahip olmayı hedefliyor.

    Suzuki’nin satış sonrası hizmetlerde yaptığı iyileştirmeler, özellikle yedek parça bulunabilirliği ve servis desteği açısından markayı öne çıkarıyor. Bu durum, markanın Türkiye’deki müşteri sadakatini artıracak en önemli adım olarak görülüyor.


    Piston Kafalar Yorumu

    Yeni Suzuki modelleriyle birlikte 2016 motosiklet sezonu çok daha hareketli geçecek. GSX-S serisi günlük kullanım için güçlü bir alternatif sunarken, Intruder 1500 uzun yol cruiser tutkunlarını memnun edecek. Ancak asıl dikkat çekici nokta, 2017’de Türkiye’ye gelecek GSX-R1000 Concept. MotoGP teknolojisinin yola yansıması, süperspor segmentinde dengeleri değiştirebilir.

    Suzuki’nin bu atağı, Türkiye motosiklet pazarında Honda ve Yamaha gibi güçlü rakiplerine karşı rekabeti artıracak. Özellikle genç sürücüler ve performans tutkunları için GSX-R1000 Concept’in büyük bir heyecan yaratacağı kesin.

  • Yeni Mercedes-Benz Travego Mart 2016’da Satışa Sunuluyor

    Yeni Mercedes-Benz Travego Mart 2016’da Satışa Sunuluyor

    Mercedes-Benz Türk, amiral gemisi otobüsü Travego’yu yeniledi. Yeni Travego; Euro 6 motoru, konforlu yaşam alanı, güvenlik teknolojileri ve dinamik tasarımıyla Mart 2016’da satışa sunuluyor.

    Mercedes-Benz Travego Yenilendi

    Türkiye şehirlerarası ve turizm otobüs sektörünün lideri olan Mercedes-Benz Türk, otobüs ürün yelpazesinin amiral gemisi Travego’yu yenileyerek pazara sunmaya hazırlanıyor. CNR Expo Fuar Merkezi’nde düzenlenen lansmanla tanıtılan yeni Travego, hem yolcuların hem de sürücülerin beklentilerine en üst düzeyde yanıt verecek şekilde tasarlandı.

    Daimler Otobüs Grubu Başkanı ve EvoBus Başkanı Hartmut Schick, tanıtımda yaptığı konuşmada, “Yeni Travego’nun tanıtımı Mercedes-Benz Türk tarihinin önemli dönüm noktalarından biridir. Yeni aracımız, otobüs dünyasındaki konumumuzu ve yetkinliğimizi kanıtlıyor.” dedi.

    Mercedes-Benz Türk Direktörler Kurulu Başkanı Britta Seeger ise, “Yeni aracımızın kullanıcı ve yolcuların konforuna konfor katacağına inanıyoruz. Bu satışlarımızda ivme kazandıracak ve Türkiye’deki lider konumumuzu daha da güçlendirecek.” diye konuştu.


    Türkiye’de Üretim Gücü ve İhracat Başarısı

    Mercedes-Benz Türk Otobüs ve Kamyon Pazarlama ve Satış Direktörü Süer Sülün, Hoşdere Fabrikası’na bugüne kadar 432 milyon avro yatırım yaptıklarını belirterek şunları söyledi:

    • 2005’ten bu yana 6.372 adet Travego üretildi.
    • Araçların %20’si ihraç edilirken, %80’i Türkiye pazarına sunuldu.
    • Travego’lar bugüne kadar yaklaşık 1 milyar yolcu taşıdı ve 11 milyar kilometre yol yaptı.

    Bu veriler, Travego’nun sadece bir otobüs modeli değil, Türkiye’nin yolcu taşımacılığı sektöründe efsaneleşmiş bir marka olduğunu gösteriyor.


    Tasarımda Güçlü ve Dinamik Çizgiler

    Yeni Travego, modernize edilen tasarım çizgileriyle çok daha dinamik, güçlü ve etkileyici bir görünüme kavuştu.

    • Yenilenen ön ızgara ve motor kapağı aerodinamik yapıyı güçlendiriyor.
    • Bixenon farlar, LED gündüz farları ve LED stop lambaları daha iyi görünürlük ve enerji verimliliği sağlıyor.
    • Alüminyum alaşımlı jantlar, estetik katkının yanı sıra aracın ağırlığını azaltarak yakıt ekonomisini destekliyor.

    Aerodinamik tasarım sayesinde hem yakıt tasarrufu hem de çevresel sürdürülebilirlik hedefleniyor.


    Euro 6 Motor ile Daha Ekonomik ve Çevreci

    Yeni Travego, Euro 6 Bluetec OM470 motor ile donatıldı.

    • 2 akslı, 12 metre uzunluğundaki Travego 15 SHD, 46 yolcu kapasiteli.
    • Motor gücü: 428 PS (315 kW).
    • Euro 5 motora göre daha yüksek verim ve düşük yakıt tüketimi sunuyor.
    • Sulu retarder sistemi, yağ maliyetini ortadan kaldırarak işletme giderlerini düşürüyor.

    Yaklaşık 100 kg hafifletilen karoser ve 90 km/s üzerindeki hızlarda otomatik alçalan araç gövdesi, yakıt ekonomisine önemli katkı sağlıyor.


    Yolcular İçin En Üst Düzey Konfor

    Yeni Travego’da yolcu deneyimi için birçok yenilik yer alıyor:

    • 2.100 mm iç yükseklik ile ferah bir seyahat ortamı.
    • Genişletilmiş giriş alanı ve ışıklı Mercedes-Benz logosu.
    • Daha geniş bagaj rafları, kaliteli kumaşlar, LED ambiyans aydınlatma.
    • Ayarlanabilir baş dayamalı koltuklar ve yana kaydırılabilen oturma sistemi.
    • Parke görünümlü zemin ile şık ve sıcak bir atmosfer.
    • Çift bölgeli klima ile eşit sıcaklık dağılımı.

    Bu detaylar, uzun yolculukları bile konforlu hale getiriyor.


    Sürücü İçin Ergonomi ve Teknoloji

    Sadece yolcular değil, sürücüler de yeni Travego’nun sunduğu teknolojilerden faydalanıyor:

    • Yeniden tasarlanmış kokpit ve modern gösterge paneli.
    • 7 inç ekranlı Otobüs Multimedya Sistemi (CMS), Bluetooth entegrasyonu ve geri görüş kamerası.
    • Start-stop butonu ve ergonomik kontrol düğmeleri.
    • Deri kaplı direksiyon ve çok fonksiyonlu kumandalar.
    • Genişletilmiş sürücü yatma alanı ve bağımsız klima.

    Güvenlikte Mercedes-Benz İmzası

    Yeni Travego, aktif ve pasif güvenlik sistemleriyle donatıldı. Standart olarak sunulan sistemlerden bazıları:

    • ABA 3 (Aktif Acil Fren Sistemi)
    • ACC (Adaptif Hız Sabitleyici)
    • SPA (Şerit Takip Asistanı)
    • ESP, ABS, ASR, EBS
    • Lastik Basınç İzleme Sistemi
    • FCG (Ön Çarpışma Koruma Sistemi)
    • Elektronik Seviye Kontrolü

    Yeni şasi yapısı, devrilme testlerinde üstün başarı sağlarken 2018’de yürürlüğe girecek regülasyonları şimdiden karşılıyor.


    Filolar İçin Avantajlı

    Yeni Travego, sadece yolcu konforu ve güvenliğiyle değil, düşük bakım maliyetleri ile de öne çıkıyor.

    • Bakım aralıkları 45.000 km’den 60.000 km’ye çıkarıldı.
    • Düşük yakıt tüketimi ve uzun ömürlü parçalar işletme maliyetini azaltıyor.
    • Türkiye genelinde yaygın Mercedes-Benz servis ve yedek parça ağı ile güçlü satış sonrası destek sunuluyor.

    Piston Kafalar Yorumu

    Yeni Travego, Türkiye’nin şehirlerarası ve turizm taşımacılığı alanında standartları yeniden belirleyecek. Euro 6 motor, konforlu yaşam alanı ve üst düzey güvenlik donanımlarıyla Mercedes-Benz’in “otobüslerde liderlik” iddiasını pekiştiriyor.

    Türkiye’de üretilmesi ise ayrı bir gurur kaynağı. Travego, yalnızca bir otobüs değil, Türk mühendisliğinin ve üretim gücünün de sembolü olmaya devam ediyor.

  • Dünya Otomotiv Ticareti Bu Ülkelerin Elinde

    Dünya Otomotiv Ticareti Bu Ülkelerin Elinde

    Castrol Global Ticaret Barometresi, dünya otomotiv ticaretinde Almanya, ABD ve Japonya’nın liderliğini koruduğunu, Çin ve Meksika’nın ise hızla yükselişini sürdüğünü ortaya koydu.

    Küresel Otomotiv Ticareti Güç Dengeleri Değişiyor

    Dünya otomotiv sektörü her yıl milyarlarca dolarlık ticaret hacmi ile küresel ekonominin en önemli ayaklarından birini oluşturuyor. Castrol Global Ticaret Barometresi kapsamında yayınlanan Otomotiv Sektörü Ticaret Barometresi, otomotiv ticaretinde söz sahibi ülkelerin sıralamasını ve sektördeki büyüme trendlerini gözler önüne serdi.

    Rapora göre, Almanya, ABD ve Japonya halen zirvede yer alsa da, Çin ve Meksika gibi gelişmekte olan ülkeler hızlı yükselişleriyle dikkat çekiyor. Araştırma ayrıca, otomotiv sektöründe büyümenin önümüzdeki beş yıl içinde hızlanarak %2.2’den %4.7’ye çıkmasının beklendiğini ortaya koyuyor.


    Almanya Lider, ABD ve Japonya Takipte

    2014 rakamlarına göre 369 milyar dolarlık ticaret hacmiyle Almanya, dünya otomotiv ticaretinde açık ara lider konumda. Almanya’yı 270 milyar dolar ile ABD ve 181 milyar dolar ile Japonya takip ediyor.

    Dünyanın en fazla otomobil satılan ülkesi olan Çin, 124 milyar dolarlık ticaret hacmiyle dördüncü sıraya yükselerek global oyuncular arasındaki yerini sağlamlaştırdı. Fransa (114 milyar $), Meksika (109 milyar $), Kanada (95 milyar $), İngiltere (90 milyar $), Güney Kore (73 milyar $) ve İtalya (65 milyar $) ilk 10’daki diğer ülkeler oldu.

    📌 Önemli Not: Almanya dışında kalan Avrupa ülkeleri ya sıralamada geriledi ya da ilk 10’da yer bulamadı. İspanya listeye giremezken, Fransa, İngiltere ve İtalya’nın gerilediği gözlemlendi.


    Hem Alıyorlar Hem Satıyorlar

    Araştırmanın dikkat çekici noktalarından biri, en büyük ihracatçı ülkelerin aynı zamanda büyük ithalatçılar olması.

    • Almanya, 260 milyar dolarlık ihracatla ilk sırada yer alırken, 108 milyar dolarlık ithalatla ikinci sırayı aldı.
    • ABD ise 110 milyar dolar ihracata karşılık 160 milyar dolar ithalatla net ithalatçı konumunda.
    • Çin ise ithalat ve ihracatta birlikte büyüyerek listede üst sıralara yükseldi.

    Bu tablo, otomotiv ticaretinde büyük oyuncuların hem üretim hem tüketim tarafında çift yönlü güçlü aktörler olduğunu gösteriyor.


    Meksika ve Çin’in Yükselişi

    Barometre sonuçlarına göre, Çin ve Meksika önümüzdeki dönemde en dikkat çekici büyümeyi gösterecek ülkeler arasında.

    • Çin, 2019’a kadar otomotiv ticaretinde %10 büyüme öngörüsüyle Japonya’ya meydan okuyor. Çin aynı zamanda en büyük üçüncü ithalatçı konumuna yükseldi.
    • Meksika, 44 ülke ile yaptığı serbest ticaret anlaşmaları, ABD’ye coğrafi yakınlığı ve düşük üretim maliyetleri sayesinde otomotiv ihracatında ilk 5 ülke arasına girdi. Latin Amerika’nın en güçlü üretim üssü konumuna gelen ülke, özellikle ABD pazarında stratejik önem taşıyor.

    Güney Kore de Çin’e coğrafi yakınlığının avantajını kullanarak listeye 9. sıradan girdi ve dünyanın en büyük 5. ihracatçısı oldu.


    Geleceğin Yükselen Pazarları

    Gelişmekte olan ülkeler, otomotiv sektöründe önümüzdeki beş yılın parlayan yıldızları olacak. Castrol Barometresi’ne göre en hızlı büyüme beklenen 10 ülke şöyle:

    1. Endonezya (%10.87)
    2. Çin (%10.05)
    3. Hindistan (%9.50)
    4. Malezya (%9.38)
    5. Irak (%9.38)
    6. Şili (%9.00)
    7. Cezayir (%8.63)
    8. Filipinler (%8.57)
    9. Tayland (%8.55)
    10. Arjantin (%8.54)

    Bu tablo, Asya ve Latin Amerika merkezli yeni oyuncuların önümüzdeki yıllarda Avrupa merkezli geleneksel üreticilere meydan okuyabileceğini gösteriyor.


    Başlıca Otomotiv İhracatçıları (2014)

    1. Almanya – 260.69 milyar $
    2. Japonya – 164.11 milyar $
    3. ABD – 110.47 milyar $
    4. Meksika – 79.13 milyar $
    5. Güney Kore – 61.76 milyar $
    6. Çin – 47.29 milyar $
    7. Fransa – 42.38 milyar $
    8. İngiltere – 41.50 milyar $
    9. İspanya – 40.89 milyar $
    10. Kanada – 38.59 milyar $

    Başlıca Otomotiv İthalatçıları (2014)

    1. ABD – 160.54 milyar $
    2. Almanya – 108.38 milyar $
    3. Çin – 77.63 milyar $
    4. Fransa – 71.69 milyar $
    5. Kanada – 56.77 milyar $
    6. Rusya – 52.80 milyar $
    7. İngiltere – 49.13 milyar $
    8. Avustralya – 33.43 milyar $
    9. Meksika – 30.70 milyar $
    10. Brezilya – 30.23 milyar $

    Castrol COO Singh’ten Kritik Yorum

    Castrol Operasyon Direktörü Mandhir Singh, araştırmayı değerlendirirken şu ifadeleri kullandı:

    “Otomotiv ticareti 2019’dan önce olağan durumuna dönmeyecek. Bunun yerine tüketici talebi farklı alanlarda üretimi etkilemeye devam edecek. Çin, gelişen ekonomisi ve orta sınıfıyla öne çıkarken; Meksika, ABD’ye yakınlığı ve düşük üretim maliyetleriyle yeni bir merkez haline geldi. Avrupalı üreticilerin önümüzdeki dönemde ciddi rekabetle karşılaşmaları mümkün.”


    Piston Kafalar Yorumu

    Küresel otomotiv ticaretinde dengelerin hızla değiştiği bir dönemden geçiyoruz. Almanya, ABD ve Japonya halen lider olsa da, Çin ve Meksika’nın yükselişi artık göz ardı edilemez. Özellikle Meksika’nın serbest ticaret anlaşmaları ve Çin’in orta sınıfındaki büyüme, Avrupa merkezli geleneksel üreticiler için ciddi bir rekabet tehdidi oluşturuyor.

    Önümüzdeki dönemde otomotiv ticaretinde Asya ve Latin Amerika merkezli yeni güç merkezlerinin öne çıkacağı çok net görünüyor.

  • İETT Otobüslerine ‘’Panik Butonu’’ Konuluyor!

    İETT Otobüslerine ‘’Panik Butonu’’ Konuluyor!

    İETT, yolcu güvenliği için otobüslere acil durum panik butonu yerleştirmeye başladı. Panik butonuna basıldığında canlı kamera görüntüleri anında merkeze iletilecek.

    İstanbul’da Yolcu Güvenliği İçin Yeni Adım

    İstanbul’da her gün milyonlarca yolcuyu taşıyan İETT otobüsleri, artık yolcuların güvenliğini artırmak amacıyla panik butonları ile donatılıyor. Bu sistem sayesinde otobüslerde yaşanabilecek herhangi bir tehlike anında, butona basılarak hem kontrol merkezine alarm gönderilecek hem de araçtaki canlı kamera görüntüleri merkeze aktarılacak.

    Yeni düzenleme, özellikle şiddet olayları, hırsızlık, saldırı ya da sağlık sorunları gibi acil durumlarda anında müdahale edilmesini sağlayacak. Yetkililer, bu uygulamanın toplu taşımada hem yolcular hem de şoförler için caydırıcı bir güvenlik unsuru olacağını belirtiyor.


    Panik Butonu Nasıl Çalışacak?

    İETT tarafından yapılan açıklamaya göre, panik butonu şu şekilde işleyecek:

    • Yolcu veya şoför butona bastığında acil durum alarmı oluşturulacak.
    • Otobüsün GPS konumu merkeze iletilecek ve en yakın güvenlik birimleri olay yerine yönlendirilecek.
    • Aynı anda aracın iç ve dışındaki 4 farklı kamera görüntüsü canlı olarak kontrol merkezine aktarılacak.
    • Tüm veriler 24 saat boyunca geriye dönük olarak da izlenebilecek.

    Bu sistemle birlikte olay anında sadece güvenlik birimleri değil, sağlık ekipleri de hızla yönlendirilebilecek.


    Bakanlık Kararı ve İETT’nin Harekete Geçmesi

    Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, toplu taşıma araçlarında şiddet olaylarını önlemek için “acil durum butonu” uygulamasını zorunlu hale getirmeye hazırlanıyor. Henüz yasal süreç tamamlanmadan İETT, bu düzenleme için hızlı davranarak uygulamayı başlatmış durumda.

    İETT yetkilileri, İstanbul’da yoğun yolcu taşıma kapasitesine sahip otobüslerin bu sistemle çok daha güvenli bir ulaşım ortamı sunacağını vurguluyor.


    Canlı İzleme ve Müdahale

    Panik butonu yalnızca bir alarm değil; aynı zamanda olayın merkezden anlık olarak izlenmesini sağlıyor. Bu sayede:

    • Hangi otobüste sorun yaşandığı anında tespit edilecek,
    • Görüntüler canlı olarak kaydedilerek delil olarak kullanılabilecek,
    • Gerektiğinde yolcular ve şoför, güvenlik güçlerinin yönlendirmesiyle hareket edebilecek.

    Bu özellik özellikle son dönemde artan şiddet olayları ve saldırılara karşı önemli bir güvenlik tedbiri olarak değerlendiriliyor.


    Yolcuların Güvenliği Öncelikli

    Toplu taşıma, özellikle İstanbul gibi milyonluk şehirlerde her gün milyonlarca insanın hayatına dokunan bir hizmet. Yolcuların en önemli beklentilerinden biri ise güvenlik. Panik butonları sayesinde:

    • Yolcular kendilerini daha güvende hissedecek,
    • Şoförler olası saldırı ya da tehdit durumlarında yalnız kalmayacak,
    • İstanbul’da toplu taşımada güvenlik algısı yükseltilecek.

    Uzmanlar, bu uygulamanın yalnızca acil durumlara müdahaleyi hızlandırmakla kalmayacağını, aynı zamanda suç işleme niyetinde olan kişilere karşı caydırıcı bir unsur olacağını belirtiyor.


    Teknoloji ile Güvenlik Birleşiyor

    İETT’nin kullandığı yeni sistem, modern teknolojiyi güvenlik hizmetiyle buluşturuyor. GPS, kamera entegrasyonu ve panik butonu sayesinde hem gerçek zamanlı takip sağlanıyor hem de kayıt altına alınan görüntüler gerektiğinde delil olarak kullanılabiliyor.

    Özellikle:

    • Siber güvenlik önlemleri,
    • Kesintisiz veri aktarımı,
    • Şoför eğitimi

    gibi ek unsurlar da sistemin başarısı için büyük önem taşıyor.


    Piston Kafalar Yorumu

    İstanbul’da toplu taşıma her gün milyonlarca insanı taşıyan dev bir sistem. İETT’nin panik butonu uygulaması, aslında şehir içi ulaşımda teknolojinin nasıl hayat kurtarıcı bir role sahip olabileceğini gösteriyor.

    Bizce bu adım, sadece İstanbul değil, Türkiye’nin diğer büyük şehirleri için de örnek alınmalı. Çünkü yolcuların güvenliği toplu taşımada kaliteyi belirleyen en önemli kriterlerden biri. Özellikle büyük şehirlerde insanların toplu taşımaya güvenle binebilmesi için bu tarz yenilikçi çözümler kritik öneme sahip.

  • 2. El Otomobil Satışında İstanbul Açık Ara Lider!

    2. El Otomobil Satışında İstanbul Açık Ara Lider!

    Türkiye ikinci el otomobil pazarında 2015 yılında en çok satış İstanbul’da gerçekleşti. İşte en çok ve en az satış yapılan iller ve pazarın büyüme trendi.

    Türkiye İkinci El Pazarında Rekor Yıl

    Türkiye’de otomotiv sektörü yalnızca sıfır araç satışlarıyla değil, ikinci el otomobil pazarıyla da dikkat çekiyor. 2015 yılı, bu alanda rekorların kırıldığı ve pazarın ciddi bir büyüme gösterdiği bir dönem oldu. TÜİK ve noter verilerinin de kullanıldığı OYDER (Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği) ve EBS Otomotiv Yönetim Danışmanlığı ortak araştırmasına göre, ikinci el otomobil pazarı bir önceki yıla göre %14 oranında büyüdü.

    2015 yılını 4 milyon 396 bin 899 satış ile kapatan ikinci el pazarında, en yoğun hareketlilik kuşkusuz İstanbul’da gerçekleşti. Mega kent, toplam 958 bin 817 adetlik satışla açık ara lider oldu.


    İstanbul Lider, Ankara ve İzmir Takipte

    Araştırma sonuçlarına göre, İstanbul’u 527 bin 705 adetlik satışla Ankara takip ederken, üçüncü sırada ise 252 bin 58 satış ile İzmir yer aldı. Bursa 177 bin 217 adetlik satışla dördüncü, Antalya ise 183 bin adetlik devir ile ilk beşi tamamladı.

    Listenin devamında Konya, Adana, Gaziantep, Mersin ve Kayseri gibi büyük şehirler bulunuyor. Bu illerdeki yüksek ikinci el satışları, hem nüfus yoğunluğunu hem de otomobil kullanım oranlarını yansıtıyor.


    2. El Satışında En Az İşlem Yapılan İller

    Listenin diğer ucunda ise satışların oldukça düşük seviyede kaldığı iller yer aldı. Tunceli, sadece 800 adet otomobil devriyle en az satış yapılan il oldu. Onu Hakkari (805), Şırnak (1057), Ardahan (1383) ve Bayburt (2358) takip etti.

    Bu illerde düşük satış adetleri, hem nüfus yoğunluğunun azlığına hem de ikinci el araç piyasasının sınırlı olmasına bağlanıyor.


    Yılın En Hareketli Ayları

    2015 ikinci el otomobil piyasasında en yoğun işlem yapılan aylar Nisan ve Aralık oldu. Özellikle yıl sonu indirimleri, kampanyalar ve yeni yıl öncesi araç yenileme talepleri Aralık ayını öne çıkarırken; bahar aylarında ise alım-satım hareketliliği geleneksel olarak artış gösterdi.


    OYDER’den Açıklama: “2. El Pazarı Stratejik Öneme Sahip”

    OYDER Başkanı Z. Alp Gülan, ikinci el pazarındaki gelişmeleri şu sözlerle değerlendirdi:

    “Geçtiğimiz yıl yaptığımız OYDER Otomotiv Kongremizde, dünyanın en büyük perakende gruplarından Group 1 Auto CEO’su Earl Hesterberg ve Verona Üniversitesi’nden Doç. Dr. Leonardo Buzzavo, ikinci el satışlarının önemini vurgulamışlardı. Türkiye’de 2015 yılında 725 bin sıfır araç satışına karşılık 4 milyon 400 bin adet ikinci el araç satılması, bu pazarı ne kadar ciddi bir noktaya getirdiğini gösteriyor. Yetkili bayiler olarak bizler de sadece sıfır araç değil, ikinci el satışlarında da tüketicilere güvenilir hizmet vermek için yatırımlar yapıyoruz.”

    Bu açıklama, ikinci el pazarının yalnızca tüketici açısından değil, otomotiv markaları ve bayiler için de stratejik bir gelir kaynağı haline geldiğini ortaya koyuyor.


    İllere Göre İkinci El Satış Sıralaması

    En çok satış yapılan iller:

    • İstanbul: 958.817
    • Ankara: 527.705
    • İzmir: 252.058
    • Bursa: 177.217
    • Antalya: 183.000
    • Konya: 131.245
    • Adana: 127.795
    • Gaziantep: 97.960
    • Mersin: 97.883
    • Kayseri: 89.785

    En az satış yapılan iller:

    • Tunceli: 800
    • Hakkari: 805
    • Şırnak: 1057
    • Ardahan: 1383
    • Bayburt: 2358
    • Bingöl: 2784
    • Iğdır: 2796
    • Siirt: 2894
    • Kilis: 3476
    • Muş: 3595

    İkinci El Pazarının Geleceği

    İkinci el otomobil pazarı, Türkiye’de sıfır araç pazarının yaklaşık 6 katı büyüklüğe ulaşmış durumda. Uzmanlara göre bu trend, önümüzdeki yıllarda da devam edecek. Çünkü ikinci el pazarının daha hızlı hareket etmesi, uygun fiyatlı seçenekler sunması ve kredi-finansman imkânlarının artması tüketicilerin ilgisini canlı tutuyor.

    Ayrıca, dijital platformların yaygınlaşmasıyla ikinci el otomobil satışlarının daha şeffaf, güvenilir ve hızlı hale gelmesi bekleniyor.


    Piston Kafalar Yorumu

    Türkiye’de ikinci el pazarının, sıfır araç satışlarının katbekat üzerinde olması, otomotiv sektöründe büyük bir fırsat alanı yaratıyor. İstanbul’un liderliği sürpriz değil ancak Anadolu’daki şehirlerin yükselen satış trendi dikkat çekici. Önümüzdeki yıllarda, yetkili bayilerin daha fazla ikinci el yatırımı yapması ve dijitalleşmenin hızlanmasıyla bu pazarda çok daha profesyonel bir yapı göreceğiz.

  • Petgaz’dan İpragaz’a Varlık Devri

    Petgaz’dan İpragaz’a Varlık Devri

    Petgaz, tüplü LPG ve otogaz işlerini İpragaz’a devretti. Bu varlık devriyle İpragaz’ın pazar payı büyüyor, Türkiye LPG sektöründe dengeler yeniden şekilleniyor.

    Türkiye LPG Pazarında Büyük Değişim

    Türkiye enerji piyasasında önemli bir gelişme yaşandı. Petgaz A.Ş., tüplü LPG ve otogaz işlerini varlık devri yoluyla İpragaz A.Ş.’ye transfer etti. Bu stratejik işlem, hem sektörün rekabet dinamiklerini değiştirecek hem de İpragaz’ın pazar payını ciddi ölçüde artıracak.

    Türkiye’de LPG sektörü, hem evsel kullanım hem de otomotiv yakıtı olarak çok güçlü bir konuma sahip. Yıllık 3,8 milyon tonluk hacim ile enerji piyasasında önemli bir paya sahip olan LPG, doğrudan yaklaşık 150 bin, dolaylı olarak ise 450 bin kişiye istihdam sağlıyor. Bu geniş ekosistem içinde yaşanan her değişim, piyasada büyük yankı uyandırıyor.


    Pazarın Boyutu: 7,5 Milyon Konuta Hizmet

    Türkiye’de LPG sektörü yalnızca akaryakıt istasyonlarından ibaret değil. 11 bin tüp bayisi aracılığıyla yaklaşık 7,5 milyon konuta doğrudan hizmet ulaştırılıyor. Ayrıca ülke genelinde 10 binden fazla istasyon bulunuyor ve bu istasyonlar 4 milyon LPG’li araca yakıt sağlıyor.

    Bu rakamlar, LPG’nin Türkiye’deki enerji tüketimindeki yerini açıkça ortaya koyuyor. Dolayısıyla Petgaz–İpragaz arasında gerçekleşen varlık devri, yalnızca iki şirket arasındaki bir iş anlaşması değil, aynı zamanda milyonlarca kullanıcının doğrudan etkileneceği bir sürecin başlangıcı.


    Hukuki Boyut: Zorlu Bir Süreç

    Petgaz’ın varlık devri işlemi, sektörün yüksek düzeyde regüle edilmiş yapısı nedeniyle oldukça kapsamlı bir hukuki süreç gerektirdi. İşlemin tamamlanması bir yıldan fazla sürdü.

    Bu süreçte Petgaz’a, uluslararası hukuk ağı Baker & McKenzie International’ın Türkiye ofisi olan Esin Avukatlık Ortaklığı danışmanlık yaptı. Firmanın ortaklarından Duygu Turgut, sürecin zorluklarına rağmen başarılı bir şekilde tamamlandığını belirterek şu ifadeyi kullandı:

    “İşlem, otogaz sektörünün yoğun regülasyonları sebebiyle oldukça zorluydu. Ancak Petgaz’ın baş hukuk müşaviri Şahin Cihangir Akgül’ün liderliği ve katkıları sayesinde bu süreçte çalışmaktan büyük keyif aldık.”

    İşlemin hukuki takımı, Av. Ali Selim Demirel, Av. Orçun Solak, Av. Zeynep Pınar Erdem ve Av. Gökhan Akçaalan gibi deneyimli isimlerden oluşuyordu.


    İşlemin Tarihçesi

    Petgaz–İpragaz varlık devri, 20 Ekim 2015’te imzalandı ve gerekli yasal süreçlerin tamamlanmasının ardından 7 Ocak 2016’da resmileşti. Böylece Türkiye LPG sektöründe son yılların en önemli birleşme ve satın alma adımlarından biri gerçekleşmiş oldu.

    Bu işlem, sadece finansal değil, aynı zamanda operasyonel anlamda da büyük önem taşıyor. İpragaz, devraldığı varlıklarla birlikte pazar payını artırırken, Petgaz ise stratejik olarak farklı bir konumlanmaya gitmiş oldu.


    İpragaz İçin Stratejik Güçlenme

    İpragaz, Türkiye LPG sektöründe uzun yıllardır faaliyet gösteren köklü bir şirket. Petgaz’dan devraldığı varlıklarla birlikte özellikle otogaz ve tüplü gaz segmentlerinde daha güçlü bir konuma yerleşti. Bu durum, rekabetçi dengeleri de yeniden şekillendirecek.

    Türkiye otogaz pazarı, dünyada benzersiz bir büyüklüğe sahip. Bugün her dört otomobilden birinin LPG’li olduğu ülkemizde, İpragaz’ın bu alandaki büyümesi şirketi sektördeki liderler arasına taşıyor.


    Türkiye LPG Pazarının Geleceği

    Enerji uzmanları, Türkiye’de LPG kullanımının önümüzdeki yıllarda da istikrarlı bir şekilde devam edeceğini öngörüyor. Bunun en önemli nedenleri:

    • LPG’nin benzin ve dizel yakıta göre ekonomik bir alternatif olması
    • Çevre dostu olması ve düşük karbon emisyonları
    • Tüplü gazın özellikle konutlarda yaygın kullanımının sürmesi

    Bu çerçevede Petgaz–İpragaz varlık devri, yalnızca bugünün pazar yapısını değil, aynı zamanda gelecekteki trendleri de etkileyecek bir adım olarak değerlendiriliyor.


    Uluslararası Perspektif

    Petgaz ve İpragaz’ın imza attığı bu işlem, Türkiye’nin enerji piyasasının küresel yatırımcılar açısından ne kadar cazip olduğunu da gösteriyor. Türkiye, jeopolitik konumu sayesinde enerji ticaretinde stratejik bir merkez olmayı sürdürüyor.

    Uluslararası yatırımcılar, özellikle yüksek genç nüfus ve artan enerji talebi nedeniyle Türkiye pazarını dikkatle takip ediyor. Bu devrin de yabancı yatırımcılar nezdinde Türkiye’nin enerji sektörüne duyulan güveni pekiştirdiği söylenebilir.


    Piston Kafalar Yorumu

    Petgaz’ın tüplü gaz ve otogaz işlerini İpragaz’a devretmesi, Türkiye enerji sektöründe taşları yerinden oynatacak bir gelişme. Bu adım, İpragaz’ın pazar payını artırırken, tüketiciler açısından daha rekabetçi fiyatlar ve daha geniş bir hizmet ağı anlamına gelebilir.

    Bizim yorumumuz şu: Bu birleşme, Türkiye’nin LPG pazarında konsolidasyon sürecini hızlandıracak. Önümüzdeki dönemde benzer adımların diğer oyuncular arasında da gerçekleşmesi şaşırtıcı olmaz.