Genesis G90 Wingback konsepti tanıtıldı. S-Serisi boyutlarında, sportif Magma çizgileri taşıyan yüksek performanslı lüks wagon, markanın geleceğine dair güçlü bir mesaj veriyor.
Genesis G90 Wingback: Lüks sınıfta sportif wagon ihtimali yeniden mi doğuyor?
Genesis, lüks sınıftaki amiral gemisi G90’ın “Wingback” isimli özel bir wagon konseptini gün yüzüne çıkararak büyük bir sürprize imza attı. Normalde sedan formuyla tanıdığımız G90’ın böyle bir gövde tipiyle gelmesi, markanın gelecekte yüksek performanslı bir S-Class boyutunda wagon düşünmesinin hiç de uzak olmadığını gösteriyor.
Her ne kadar G90 Wingback “One of One” özel kişiselleştirme departmanının bir vitrini olarak tanıtılmış olsa da, Genesis yönetimi konseptin üretime geçirilmesinin teknik olarak mümkün olduğunu vurguluyor. İş yalnızca “iş modeli çıkarmaya” bakıyor.
Bu çıkış, Genesis’in performans odaklı Magma alt markasıyla birlikte kademeli olarak agresifleşen yeni tasarım çizgisinin de güçlü bir sinyalini taşıyor.
Sportif Magma Genleri ile Sınıfının En Şık Wagonlarından Biri
Genesis tasarım patronu Luc Donckerwolke, Wingback’in geliştirme sürecinde ekibin onu “Dr. Evil” diye kodladığını söylüyor. Bunun nedeni gayet net: Konsept, hem şık hem vahşi, hem aerodinamik hem de fonksiyonel bir karakter taşıyor.
Öne çıkan detaylar:
Agresif ön tasarım: Acura’yı andıran yeni beşgen ızgara
Ön bölümde yeni, daha keskin hatlara sahip bir beşgen ızgara yer alıyor. Daha iri hava girişleri, dört yatay slat, büyük alt difüzör benzeri elemanlar ve Magma dilinden tanıdığımız sert bakışlı yüz, Wingback’in “sıradan bir G90 olmadığı” mesajını çok net veriyor.
Genişletilmiş çamurluklar ve iki parçalı arka spoiler
G90 Wingback’in yan profili de sedan kardeşinden çok uzak: – Önde genişletilmiş çamurluklar – Kapı arkasında soğutma kanalı – Arkada hacimli çamurluk bombeleri – Arka cam çizgisinde değişiklik – Çift parçalı büyük üst spoiler – Dev difüzör ve çift kat çıkışlı egzoz
Tüm bu eklemeler, konsepti bir anda ekstrem bir performans wagonuna dönüştürüyor.
3.5 litrelik twin-turbo V6 ile geliyor, Magma versiyonu için kapı aralanıyor
Konsept her ne kadar görsel olarak agresif olsa da şu an için motor, sedan versiyonun güç ünitelerini taşıyor:
Ancak konu konsept olduğunda en çok merak edilen soru şu: “Bir G90 Wingback Magma üretime girer mi?”
Genesis yönetimi bunu tamamen dışlamıyor. Magma markasının agresif büyüme stratejisi, böyle bir yüksek performanslı wagonun makul bir pazar bulabileceğini gösteriyor.
Genesis’in konsept atağı hız kesmiyor
G90 Wingback, markanın son aylarda tanıttığı üçüncü G90 tabanlı özel proje:
X Gran Coupe Concept
X Gran Convertible Concept
Yeni G90 Wingback Concept
Genesis, özellikle X Gran Convertible için üretim ihtimalini ciddi şekilde değerlendirdiğini açıklamıştı. Wingback’in de bu yaklaşımın bir başka parçası olması şaşırtıcı değil.
Genesis markasının resmi web sitesine BURADAN ulaşabilirsiniz.
Piston Kafalar Yorumu – Editör Notu
Akın DAĞYARAN
Genesis, Hyundai grubunun premium yüzü olmaktan çıkıp artık tasarım ve performans anlamında özgün bir kimlik yaratıyor. G90 Wingback ise bu kimliğin en cesur örneklerinden biri. Lüks – sportiflik – fonksiyon üçlüsünü aynı gövdede bu kadar dengeli veren bir konsept çok nadir görülür. Magma etkisiyle birleştiğinde, Porsche Panamera Sport Turismo veya Audi RS6 Avant gibi modellerin alanına göz kırpan bir Koreli görmek artık hayal değil.
Maserati, Grecale Lumina Blu özel serisini tanıttı. Night Interaction rengi, sarı detaylar ve lüks iç mekânıyla markanın yeni SUV’u dikkat çekiyor.
Maserati Grecale Lumina Blu: İtalyan lüksünün en parlak yorumu
Maserati Grecale Lumina Blu, markanın zarafet ve sportifliği tek bir gövdede buluşturan yeni özel serisi olarak Modena’da tanıtıldı. Maserati, bu sınırlı üretim seride hem sofistike tasarım detaylarını hem de teknolojik donanımları bir araya getirerek SUV segmentinde çıtayı yeniden yükseltiyor. Gece ışığıyla zenginleşen özel boya, kabindeki el işçiliği ve performans odaklı mild-hybrid motor, Grecale Lumina Blu’yu global pazarda dikkat çeken bir model haline getiriyor.
Night Interaction rengi ve sarı Trident detaylarıyla güçlü bir karakter
Grecale Lumina Blu’nun en dikkat çekici özelliği, Maserati’nin özel olarak geliştirdiği Night Interaction gövde rengi. İki katmanlı metalik yapıda hazırlanan bu mavi ton, ışığa göre değişen parlaklıkla hem gündüz hem gece etkileyici bir görünüm sağlıyor. Bu karakterli duruş, seriye özgü 21 inç Pegaso jantlar, sarı fren kaliperleri ve C-sütunundaki sarı Trident logosu ile tamamlanıyor.
Matrix LED farlar, karartılmış arka camlar ve aerodinamik çizgiyi vurgulayan gövde mimarisi, Maserati Grecale Lumina Blu özel serisini “geceye hazırlanmış” bir lüks SUV hâline getiriyor.
İtalyan ustalığının izleri: Çikolata veya Ghiaccio deri ile premium bir kabin
İç mekânda Maserati’nin ünlü el işçiliği ve İtalyan zarafeti öne çıkıyor. Lumina Blu’nun kabini:
Chocolate veya Ghiaccio premium deri döşeme
Doğal dokulu açık gözenekli burl wood ahşap kaplamalar
Sportif çelik pedal seti
Maserati’nin modern teknolojisini klasik lüksle buluşturan detaylar
ile donatılmış. Bu kombinasyon, markanın “lüksün dokunulabilir hali” mottosunu doğrudan yansıtan bir atmosfer oluşturuyor.
Panoramik cam tavan, hareket sensörlü elektrikli bagaj kapağı, 12 veya 14 yönlü elektrikli ısıtmalı ve soğutmalı koltuklar ve 360° Surround View kamera sistemi, bu özel seriyi günlük kullanımda da son derece konforlu bir SUV yapıyor.
330 bg’lik mild-hybrid turbo motor: Lüksün içinde dengeli güç
330 bg güç üreten 2.0 litrelik mild-hybrid turbo motor,
8 ileri otomatik şanzıman,
AWD dört tekerlekten çekiş sistemi,
Mekanik sınırlı kaydırmalı arka diferansiyel
bulunuyor.
Bu kombinasyon, hem şehir içi kullanımda rafine bir sürüş hem de uzun yol ve sportif koşullarda tatmin edici dinamizm sağlıyor. Maserati, performans-yumuşaklık dengesini tam ortasında yakalayarak Grecale Modena platformunun en gelişmiş yorumlarından birini ortaya koyuyor.
Konfor, teknoloji ve lüks: Lumina Blu’nun fark yaratan donanımları
Yeni özel seri, sınıfında iddialı bir standart sunan geniş bir donanım listesiyle geliyor:
Panoramik cam tavan
Hareket sensörlü bagaj kapağı
Isıtmalı & soğutmalı koltuklar
Isıtmalı direksiyon simidi
Premium doğal malzemeler
360° çevre görüş kamerası
Gelişmiş bilgi-eğlence sistemi
Çift ekranlı Maserati dijital kokpit
Lumina Blu, mevcut Grecale Modena altyapısına dayanıyor ancak Maserati’nin özel serilerde sunduğu hem estetik hem de teknik yükseltmelerle daha karakterli bir SUV hâline geliyor.
Maserati Grecale Lumina Blu, özel Night Interaction rengi, sarı detayları, el işçiliğiyle hazırlanmış kabini ve 330 bg mild-hybrid motoru ile Maserati’nin modern lüks anlayışını temsil eden ikonik bir model olarak öne çıkıyor. Özel seri; sofistike, şık ve güçlü bir SUV arayanlar için benzersiz bir alternatif sunuyor.
The Phantom Centenary Private Collection blends art, heritage, and engineering perfection in 25 exclusive cars.
The Rolls-Royce Phantom Centenary Private Collection marks 100 years of timeless luxury. Limited to just 25 masterpieces, it redefines bespoke craftsmanship with golden artistry.
A Century of Greatness, Reimagined in Gold
Few names command as much reverence in automotive history as Rolls-Royce Phantom. For a century, it has symbolized power, prestige, and the silent authority of excellence.
Now, Rolls-Royce honors this legacy with the Phantom Centenary Private Collection — a creation so intricate, it took three years and more than 40,000 hours of work by the Bespoke Collective’s most skilled artisans.
Only 25 units will ever exist. Each one tells the story of Rolls-Royce Phantom’s 100-year journey — from 1925’s opulent debut to today’s modern pinnacle of automotive art.
Spirit of Ecstasy: A Golden Rebirth
Standing proudly atop the hood is the most iconic symbol in automotive history — the Spirit of Ecstasy, reborn in 18-carat solid gold and finished with 24-carat plating. Stamped with a special “Phantom Centenary” hallmark in London’s Assay Office, the figurine radiates a warm brilliance that sets the tone for the entire car.
For the first time in Rolls-Royce history, every emblem — front, rear, and sides — is rendered in 24-carat gold and white enamel. Each wheel carries 25 delicate lines to honor the 25 cars in the collection, forming 100 lines in total — a subtle yet powerful tribute to a century of elegance.
Exterior: The Hollywood Glow of Arctic White and Champagne
The two-tone exterior, finished in Arctic White and Super Champagne Crystal, captures the aura of 1930s Phantom silhouettes. The shimmering paint contains microscopic champagne-tinted glass particles, producing a deep metallic brilliance that glows like liquid gold under sunlight.
This visual poetry recalls the glamour of Hollywood’s golden age — when Phantom ferried movie legends to premieres beneath flashbulbs and velvet ropes.
Inside: Where Luxury Becomes Literature
Step inside, and the cabin reveals an atmosphere closer to an art gallery than an automobile. At its heart lies the Anthology Gallery — a stunning display of 50 vertically brushed aluminum “wings,” 3D-printed and arranged like the open pages of a book.
Each wing bears engraved quotes and media headlines celebrating Rolls-Royce Phantom’s century-long presence in culture and innovation. As light dances across their edges, the reflections create a hypnotic, firework-like effect — a visual metaphor for a hundred years of brilliance.
Every quote was carefully curated after 100 hours of archival research, transforming this gallery into a museum of motion.
The Golden Threads of Time
Phantom’s rear seats are upholstered in couture-grade woven fabric — developed in collaboration with a European fashion house over 12 months. The textile features high-resolution prints, gold-sand threads, and over 160,000 individual stitches. Each motif depicts landmarks in Phantom’s history, from London’s Conduit Street to Sir Henry Royce’s coastal retreats in the South of France.
The embroidery technique, described by the designers as “sketching with thread,” gives each pattern a hand-drawn depth. Every motif — from galloping horses to archival signatures — was redrawn digitally up to 24 times before approval. It’s not simply upholstery; it’s storytelling through fiber and light.
Front Cabin: Where Art Meets Engineering
The front seats feature laser-etched leather panels — a first in Rolls-Royce history. Etched into the surface are symbolic designs referencing Phantom’s legendary codenames:
Each motif is delicately applied through variable-intensity laser engraving to achieve tonal harmony between the ink-black outlines and the creamy white hides.
The Art of Wood: Mapping a Century
The door panels are nothing short of sculpture. Using black-stained wood veneers, artisans created intricate scenes that map Phantom’s most symbolic journeys — from Goodwood to Le Rayol-Canadel-sur-Mer. Each element combines 3D marquetry, laser engraving, and 24-carat gold leaf, with certain routes marked by golden lines only 0.1 micrometers thick.
Even Sir Henry Royce’s personal homes — Villa Mimosa and Elmstead — are pinpointed by a single speck of gold leaf, just 2.76 mm wide. In total, each set of doors requires 50 individual veneer components and takes four weeks to complete.
Under a Starlit Sky
Above the passengers glows perhaps the most poetic feature: the Starlight Headliner, crafted with 440,000 stitches forming a celestial tapestry. The design was inspired by a 1920s photograph of Sir Henry Royce and his colleagues under a mulberry tree in West Wittering. Look closely, and you’ll see the trees of Goodwood, golden bees representing the marque’s hives, and even the Phantom Rose, a flower bred exclusively for Rolls-Royce.
One star cluster pays tribute to Sir Malcolm Campbell’s “Bluebird,” forever linking Phantom’s spirit to the pursuit of speed and perfection.
Power, Gilded
Beneath the Arctic White bonnet rests the legendary 6.75-liter V12, framed by gold-accented covers. It’s not just a mechanical masterpiece; it’s the heart of a century-old dream, built on the same obsession for refinement that defined Sir Henry Royce’s philosophy:
“Strive for perfection in everything you do.”
The Designer’s Voice
Chris Brownridge, Chief Executive Officer of Rolls-Royce Motor Cars, described the project with reverence:
“This car reflects the same spirit that inspired the very first Phantom — the relentless pursuit of excellence. It is not simply built; it is composed, like a symphony in gold.”
Legacy in Motion
Each Phantom Centenary bears a commemorative plate engraved “Phantom – 100 Years – Since 1925”. Even the dust cover carries gold embroidery matching the car’s interior stitching.
Owning one of these 25 masterpieces means possessing a tangible fragment of automotive eternity — where history, craftsmanship, and art converge.
Piston Kafalar Comment
The Rolls-Royce Phantom Centenary Private Collection transcends the idea of transportation. It’s a golden manuscript written in wood, leather, and light — proof that in the age of technology, true luxury is still handmade.
Phantom Centenary Private Collection, 25 adetlik özel seriyle markanın 100 yıllık zarafet mirasını kutluyor.
Rolls-Royce, Phantom’un 100. yılını altın ve zarafetle taçlandırıyor. 25 adetle sınırlı Phantom Centenary Private Collection, lüksün evrimini sanatla birleştiriyor.
Bir Yüzyıllık Efsane Yeniden Doğuyor
Bir otomobil efsanesini yaşatmak kolay değildir; onu yeniden tanımlamak ise yalnızca Rolls-Royce’un ustalığıyla mümkündür. Phantom, 1925’ten bu yana dünyanın en seçkin isimlerinin tercihi oldu. 100. yılını kutlamak için hazırlanan Rolls-Royce Phantom Centenary Private Collection, yalnızca 25 adet üretilecek özel bir koleksiyon olarak tarihe geçiyor.
Rolls-Royce Bespoke Collective ekibi, üç yıllık geliştirme süreci boyunca 40.000 saati aşkın bir emek harcadı. Sonuç; Phantom’un her dönemine saygı duruşunda bulunan, ama aynı zamanda geleceğin tasarım anlayışını temsil eden bir başyapıt.
Efsanevi Spirit of Ecstasy, Altınla Yeniden Doğdu
Phantom Centenary Private Collection, markanın ruhunu temsil eden Spirit of Ecstasy heykelciğini özel bir formda yeniden yorumluyor. Bu kez 18 ayar saf altından dökülen ve 24 ayar altın kaplama ile tamamlanan figür, “Phantom Centenary” damgasıyla taçlandırıldı. Rolls-Royce tarihinde ilk kez, ön, arka ve yan logolarda da 24 ayar altın ve beyaz mine kullanıldı.
Her bir jantta yer alan 25 çizgi, koleksiyondaki otomobil sayısını simgeliyor. Dört jant bir araya geldiğinde, Phantom’un 100. yılını temsil eden 100 çizgi ortaya çıkıyor. Bu tür sembolik detaylar, Rolls-Royce’un her tasarımında görülen o zamansız zarafeti bir kez daha hatırlatıyor.
Zamansız Dış Tasarım: Şampanya Kristali Işıltısı
Koleksiyonun dış yüzeyinde, Arctic White ve Super Champagne Crystal Black tonlarının zarif kontrastı yer alıyor. 1930’ların Phantom modellerine gönderme yapan bu iki tonlu tasarım, Hollywood’un altın çağının ışıltısını modern çağa taşıyor. Şeffaf verniğe eklenen şampanya rengi mikropartiküller, ışığa göre değişen bir metalik parlaklık yaratıyor. Güneş altında adeta sıvı altın gibi görünen bu boya, Phantom’un ihtişamını sessizce haykırıyor.
İç Mekânda Bir Müze: Phantom’un 100 Yıllık Hikayesi
Phantom Centenary Private Collection’ın kabini, bir otomobilin içinden çok, bir sanat galerisine benziyor. Anthology Gallery adını taşıyan özel panel, 50 adet 3D baskılı alüminyum kanattan oluşuyor. Her kanatta, Phantom’un 100 yıllık tarihinde yer alan gazete manşetlerinden ve anekdotlardan oyma harflerle alıntılar bulunuyor. Bu zarif detaylar, ışık oyunlarıyla birleştiğinde her sürüşü bir zaman yolculuğuna dönüştürüyor.
Ön koltuklarda yer alan lazer işlenmiş motifler, Phantom’un geçmişine sembolik göndermeler taşıyor. “Roger Rabbit” ve “Seagull” kod adları, markanın tarihindeki dönüm noktalarını zarif bir dille hatırlatıyor.
Kumaş Arka Koltuklar: El İşçiliğinin Zirvesi
Arka koltuklarda, 1926 tarihli “Phantom of Love” modelinden ilham alınan yüksek çözünürlüklü baskılı kumaşlar yer alıyor. Bu koltuklar yalnızca oturma alanı değil, aynı zamanda 160.000’den fazla dikişle oluşturulmuş bir sanat eseri.
Her bir motif, geçmişin Phantom modellerini, sahiplerini ve dönemin ruhunu anlatıyor. Altın kum iplikleriyle yapılan “iplikle eskiz” tekniği, kumaş üzerinde resim yapar gibi işlenmiş. Bu benzersiz yaklaşım, haute couture modasının lüksünü bir otomobilin içine taşıyor.
Ahşap İşçiliği: Harita Gibi İşlenmiş Tarih
Kapı panellerinde, Sir Henry Royce’un Güney Fransa’daki Villa Mimosa ve İngiltere’deki Elmstead evlerine ait manzaralar betimlenmiş. 3 boyutlu marküteri, lazer kazıma ve 24 ayar altın varak tekniklerinin birleşimiyle oluşturulan bu detaylar, Phantom’un tarihindeki yolculukları birer altın iplik gibi anlatıyor.
Bazı haritalarda, Phantom’un tarihsel rotaları 0.1 mikrometre kalınlığında altınla işlenmiş. Rolls-Royce’un zanaatkârları bu proje için West Dean College’da özel eğitim almış. Her kapı paneli tek başına bir tablo değerinde.
Yıldızlı Tavan Altında Efsane
Phantom Centenary Private Collection’ın en büyüleyici detayı, 440.000 dikişle işlenmiş Starlight Headliner. Bu tavan, Henry Royce’un dut ağacı altında yaptığı efsanevi toplantılardan ilham alıyor. Nakışlarda Goodwood’daki Rolls-Royce merkezinin avlusundaki ağaçlar, markanın arı kovanı ve “Phantom Rose” çiçeği yer alıyor. Tavanın ortasında Sir Malcolm Campbell’in “Bluebird” Phantom II’sine gönderme yapan bir kuş motifi parlıyor.
Motorun Altın Kalbi
6.75 litrelik V12 motor, Arctic White kapak altında 24 ayar altın detaylarla süslenmiş. Bu, yalnızca bir güç göstergesi değil; aynı zamanda Rolls-Royce’un “mükemmellik bir hedef değil, yaşam biçimidir” felsefesinin yansıması.
Rolls-Royce’tan Açıklama
Rolls-Royce CEO’su Chris Brownridge, koleksiyonu şöyle tanımlıyor:
“Bu otomobil, Phantom’un doğuşuna ilham veren aynı ruhun devamı. 40.000 saatlik emeğin ürünü olan bu eser, markanın hırs, zarafet ve ustalığının bir sembolü.”
Rolls-Royce Türkiye’nin satış sonrası hizmetleri güncel modelleri ve en güncel fiyat bilgisi için Rolls-Royce Türkiye Resmi Web Sitesi üzerinden iletişime geçebilirsiniz.
Piston Kafalar Yorumu – Editör Notu
Akın DAĞYARAN
Rolls-Royce Phantom Centenary Private Collection, yalnızca bir otomobil değil; insanlık tarihindeki en zarif sanat projelerinden biri. Bu otomobilde motor kadar her dikiş, her altın çizgi konuşuyor. Lüksün tanımını arayan herkes, cevabını burada bulabilir.
Bentley Stuttgart celebrates its 15th anniversary with the exclusive Black Forest Regional Collection by Mulliner — a trio of handcrafted models inspired by the beauty and heritage of Germany’s legendary Schwarzwald region.
15 Years of Bentley Stuttgart: Where Luxury Meets Nature
Bentley has marked the 15th anniversary of Bentley Stuttgart, one of its most distinguished retailers in Germany, with a truly special collection — the Black Forest Regional Collection. Designed and hand-built by Mulliner, Bentley’s bespoke division, this limited series brings together the essence of the brand with the natural elegance and cultural identity of Germany’s Black Forest (Schwarzwald).
The Black Forest Collection includes three exclusive models that reinterpret the spirit of grand touring through the lens of nature and craftsmanship:
Bentayga S Black Edition
Continental GT Speed
Continental GTC Speed
The exclusive event in Stuttgart brought together Bentley’s most loyal clients, collectors, and friends of the brand, celebrating 15 years of success while ushering in a new chapter of Bentley’s journey in Europe.
The Spirit of the Black Forest: Nature Reimagined in Craftsmanship
The Black Forest Collection is a showcase of Mulliner’s artisanal excellence — a seamless blend of natural inspiration and British luxury. The exterior is finished in a deep, sophisticated Scarab Green paint, echoing the lush tones of the Black Forest. Each car features a special edition luggage set and illuminated door sills engraved with the “Black Forest” insignia, underlining their bespoke nature.
Inside, open-pore walnut veneers, warm natural leather tones, and contrasting stitching bring the serene harmony of nature into the cabin. Intricate leaf motifs etched into the dashboard and green-red embroidered details on the seats pay homage to the region’s flora and cultural heritage.
Each detail is a tactile reminder of Bentley’s mastery in merging mechanical precision with artistic craftsmanship — transforming nature’s tranquility into a moving piece of luxury design.
Bentayga S Black Edition: Sporty DNA, Timeless Sophistication
The Bentayga S Black Edition represents the boldest expression of Bentley’s best-selling SUV. Powered by a 4.0-litre twin-turbocharged V8 engine delivering 542 hp and 770 Nm of torque, it accelerates from 0 to 100 km/h in just 4.4 seconds.
The model’s aggressive stance is emphasized by 22-inch black alloy wheels, darkened exterior accents, and a commanding body design that reflects both performance and elegance. Inside, the Bentayga S combines athletic intent with ultimate comfort — a true showcase of Bentley’s dual personality: dynamic on the road, yet serene in motion.
This model stands as the perfect embodiment of how engineering precision and the colors of nature can coexist within the same masterpiece.
Continental GT Speed: The Pinnacle of Grand Touring
The Continental GT Speed continues Bentley’s grand touring legacy, now elevated by next-generation hybrid technology. Equipped with the brand’s new Ultra Performance Hybrid system, the GT Speed combines a 4.0-litre V8 engine with an advanced electric motor to produce an astonishing 762 hp and 1,000 Nm of torque.
The result is staggering performance: 0–100 km/h in just 3.2 seconds. Yet beyond the numbers, the GT Speed represents Bentley’s shift toward sustainable high performance — proof that electrification and luxury can enhance, rather than compromise, one another.
The combination of raw power and sustainable engineering makes the GT Speed the most powerful Continental ever built, setting a new benchmark for the brand’s future grand tourers.
Continental GTC Speed: Power Meets Open-Air Elegance
The Continental GTC Speed, the convertible counterpart of the GT Speed, brings the same hybrid powertrain and advanced chassis systems into an open-top format. With its roof down, the GTC offers an unparalleled sensory experience — the sound of the powertrain blending with the open air and the scent of nature.
Every GTC Speed is meticulously handcrafted, offering unlimited personalization through Mulliner, from custom stitching to unique veneer selections. The model perfectly combines performance, sophistication, and the joy of open-air driving — transforming every journey into a grand touring experience.
15 Years of Craftsmanship and Partnership
The Black Forest Collection is more than a celebration of cars — it’s a symbol of Bentley Stuttgart’s 15-year partnership with Bentley Motors. Over the years, the Stuttgart dealership has evolved from a traditional showroom into a hub of luxury experiences, representing the brand’s philosophy of “extraordinary journeys” both on and off the road.
Richard Leopold, Bentley’s Regional Director for Europe, summarized the essence of the project:
“The Black Forest Collection reflects the perfect harmony between British craftsmanship and regional inspiration. This series embodies our vision to create truly personal expressions of luxury that connect our customers to their roots and their stories.”
The Intersection of Heritage and Innovation
Each model in the Black Forest Collection captures the balance between tradition and progress. Mulliner’s bespoke craftsmanship transforms regional inspiration into a form of modern artistry — fusing Bentley’s British heritage with the spirit of Germany’s natural landscapes.
From the hand-stitched interiors to the bespoke paint finishes, the collection serves as a reminder that luxury is not just about performance or prestige — it’s about storytelling, authenticity, and connection to place.
The Bentley Black Forest Regional Collection will be available exclusively through Bentley Stuttgart, with each car produced in extremely limited numbers.
Piston Kafalar Comment
The Black Forest Collection stands as a testament to Bentley’s philosophy: craftsmanship without compromise. It’s not just a celebration of a dealership milestone, but an example of how luxury brands can localize their identity while maintaining global appeal.
Each model — from the athletic Bentayga S to the elegant Continental GT and GTC — tells a story of nature meeting innovation, of regional heritage meeting British artistry. It’s Mulliner at its finest: personal, poetic, and timeless.
